Merhaba, uzun zamandır böyle bir psikolojik gerilim okumamıştım diyebilirim. Ayrıca son okuduğum dünya klasiklerinden sonra yokuş aşağı koşmak gibi bir histi benim için, birkaç günde bitti, zaten biraz daha uzun sürse dayanamazdım..
Kitap, çocukluğundan beri kelebek koleksiyonu yapan Frederick adında bir gencin, resim öğrencisi olan Miranda’ya saplantısını, onu kaçırarak tutsak edişini ve yaşananları anlatıyor. Düşünüyorum da çoğu zaman bize zarar verecek herkesin eli baltalı, ağzı bozuk, toplum tarafından az çok tahmin edilebilir davranışsal problemleri olan kişiler olduğunu zannederiz. Fakat pek çoğumuz, özellikle kadınlar, bizleri fiziki olmasa da zihni dehlizlerine hapseden ve bunu sevgi, aşk gibi kavramlara yükleyen ilişkilere aşinayızdır. Bu açıdan Frederick her “seni seviyorum” dediğinde yahut Miranda için aldığı hediyeleri önüne serdiğinde durup dinlenmek, kızgın, soğuk, derin bir nefes alıp vermek zorunda kaldım. Kitabı okurken en yoğun hissettiğiniz duygu saplantı karşısında duyulan ‘çaresizlik’ oluyor. İlk bölüm Fred, ikinci bölüm ise Miranda tarafından anlatılıyor. Zaman, mekan aynı fakat ikinci bölüme geçerken sanki başka bir gerçeklikten bahsediliyor, kitabın benim için en başarılı kısmı bu geçişteki yorumlamalardı. Ne de olsa iki farklı insan, iki farklı dünya.. Onun dışında, sıkıldığım, bağlamdan kopardığını düşündüğüm kısımlar da olmadı değil. Genel anlamda beğendiğimi söyleyebilirim :)
Sevgiler.