367 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Aslında çok tolerans insanımdır. Ama bazı şeyler toleranslık filan algılamıyor. Bu kitabın konusunu aldığı olay gibi... 26 şubat 1992 yılı Azerbaycan için Hocalı yılı desek yanılmayız. Halen de acısı sızı gibi içimizde. Yaşlı, kadın, çocuk toplam 613 kişi öldürülmüş. Öldürülmüş hafif kalır, yaşlıların kafa tasları parçalanmış, hamile kadınların karnı oyulmuş, çocukların derileri yüzülmüş vs. vs... Bunları ben kendimden uydurmuyorum bunlar var, resimleri çekilmiş, videoları var. Soykırım değil de nedir bu olay? Bir de esirler var tabii. Bazıları güç bela bulunup geri getirildi, bazılarıysa halen kayıp... Kitaba geçelim: Kitap Hocalı soykırımının anısına yazılmış. Orada 25-26 şubat gecesi yaşananları anlatmaktadır. Ve bir ailenin üzerinden olaylar gözümüzün önüne seriliyor. Bir aile esir alınıyor. Yolda ermeniler tarafından tecavüz olunmasın diye baba kızını tüfenginin kundağıyla vurarak öldürüyor. Karısına da aynı şeyi yapmak isterken ermeniler babayı öldürüyor... Geriye bir ana bir oğul kalıyor... Başlarına ne deseniz geliyor... Aklınıza gelebilecek her şey. Sonrası mı? Sonra oğul o kadar kin tutuyor ki kendi milletine karşı, "nerdelerdi diye neden beni kurtarmadılar diye" onu vatanına terrör yapmağa gönderiyorlar... Olaylar da bundan sonra cereyan ediyor... Elhan Elatlı kitaplarından alışık olduğumuz Kanbay Kasımlı yok burada. Bunun yerine yazarın ikinci sevimli karekteri Alemdar var. O bir MİT çalışanı ve olayları çözmeğe çalışıyor. Velhasıl, benim en sevdiğim, 1 günden az müddetde bitirdiğim eser.
Cəhənnəmdən Gələn Səs
Cəhənnəmdən Gələn SəsElxan Elatlı · Elgün · 2009926 okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
Kitabı ne kadar beğendiğimi bir kenara bırakarak içerikle alakalı hislerimi yazacağım. Türk milli karakterinin temsili gibidir Elçibey. Durmaz, sapmaz, yıkılmaz, dönmez. Her düştüğünde daha güçlü ayağa kalkmış, asla gittiği yoldan dönmemiş ve bu yolda ömrünü çürütmüştür. Azerbaycan'ın bugünkü refahını sağlamak için büyük ihtilaller yapmış, 1 yıllık iktidarında 20 yıllık devlet işi bitirmiş, inkılaplarla Azerbaycan'ı zenginleştirmiştir. Onlara kendi dillerinde konuşma imkanı vermiş, Rus ordularını ülkeden çıkartmıştır. Demokratik adamdır vesselam. Her şeyin incesini bilir, dinler, anlar öyle konuşurmuş. Herkesin gönlünde taht kurmuş olan bu yüce insan biz Türk milliyetçilerinin gözünde Başbuğ sıfatına layıktır. Çünkü zayıf bedenine karşın bir milleti komuta edecek yüreğe sahiptir. Rus emperyalizmine, İran baskına karşılık vatanını asilce savunmuştur. ''Ne Mutlu Türküm Diyene! Men Atatürk'ün askeriyem'' der de eziyetler görür, işkencelere maruz kalır yine de vatan için, Turan için diyerek tekrar başlar. İşte bu adamın önünde eğilmeli. İşte bu insana saygı duyulmalı. Baştan aşağı Türk, baştan aşağı Orta Asya'dır Ebulfez Elçibey. Mekanı uçmağ, ruhu şad olsun. Bir gün Tanrı Dağı'na anıtını dikecek, bütün Türk devletlerine ''Milli Lider Elbulfez Elçibey'i'' tanıtacağız. Enver Paşa'ların, Mustafa Kemal'lerin, Mehmed Emin Resulzade'lerin, Nihal Atsız'ların, Zeki Velidi Togan'ların Elçibey'lerin yeri doldurulamadı, doldurulamaz.
Elçibey
ElçibeyUğur Güler · ÖTÜKEN NEŞRİYAT · 200624 okunma
Reklam
169 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"951'de bir denizde, genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün..." Nâzım'ın "Otobiyografi" şiirinde geçer bu dizeler. Kitap ve belgesel tam da bu noktadan sonrayı anlatır. Nâzım, 1951'de vatanı terk eder, sürgün hayatı başar. O yıllarda yaşadıkları, yazdıkları, yaptıkları kimi zaman derinlemesine, kimi zaman yüzeysel bir şekilde
Nazım
NazımCan Dündar · İmge Kitabevi Yayınları · 2005563 okunma
272 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Son derece güzel bir araştırma eseri. Susurluk kazasının yaşandığı dönemde 10 adet çetenin çökertildiği ve neden sadece bu çetenin ön plana çıktığı ile ilgi çekici bir giriş yapıyor yazar. Sonrasında ise kazanın aktörlerinden Abdullah Çatlı'nın darbe öncesindeki faaliyetlerinden başlıyor. İşin içinde o dönemde yer alan pek çok kirli oyunun olduğunu belgeleri işe açıklıyor. Tarık Ümit'in kaçırılması, Behçet Cantürk, Ömer Lütfi Topal, Cem Ersever cinayetleri, Azerbaycan'da planlanan darbe girişimi, mafyanın döviz serbestliğinden sonra devlet görevlileri ile giriştiği karanlık ilişkiler, yayınlanan 2 MİT raporu gibi pek çok şey açıklanıyor. Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Ayhan Akça ve Ayhan Çarkın gibi önemli isimlerin bu işlerde aldığı roller de anlatılıyor. O karanlık dönemi merak edenlerin mutlaka okuması gereken kitaplardan biri.
Susurluk 20 Yıllık Domino Oyunu
Susurluk 20 Yıllık Domino OyunuEnis Berberoğlu · İletişim Yayınları · 200020 okunma
120 syf.
·
Puan vermedi
Azerbaycan'ın önemli yazarlarından birisi olan Anar'ın 2003 yılında yazdığı romanı. Roman iki modern masaldan oluşuyor. Birincisinde Ak koç'un sırtına binen Melik Memmed güzel bir manzarayla karşılaşıyor. Azerbaycan ütopyası dediği bu masala göre Azerbaycan dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi durumunda. Hatta tek bşına da değil Türk dünyası muasırlaşmış; ekonomiden politikaya, sanattan kültüre kadar herşey fevkalade iyi durumdadır. İkinci masal ise bir korku senaryosudur. Burada Kara koç'un sırtına binen Melik Memmed'in dinci, komünist ve demokratik olarak üç bölgeye ayrılmış ve üçünde de olması gerekenden uzak, kimliksiz, milli değerlerin olmadığı ve felaket olarak nitelenebilecek bir Bakü manzarası var. Yazarın dünya görüşünü ortaya koyan başarılı bir roman Ak Koç, Kara Koç...
Ak Koç Kara Koç
Ak Koç Kara KoçAnar Rzayev · Da Yayınları · 2005131 okunma
396 syf.
8/10 puan verdi
Azerbaycan edebiyatinin en önemli isimlerinden biri olan Anar'in sıra selvilerde bir otel odasi adli romani yaziligi 1993-94 doneminin ruhunu yansitiyor. Bir sempozyum icin Türkiye'ye gelen Kerim adli Azerbaycanli bir akademisyenin gunu birlik İstanbul seyahati üzerine kurgulanan eser geri donuslerle birlikte isgal altındaki Şuşa ve Bakü ile donrmin guncel sorunlarini da isliyor. Kısa ama önemli bir eser bence.
Sıraselviler'de Bir Otel Odası
Sıraselviler'de Bir Otel OdasıAnar Rzayev · Karakutu Yayınları · 200846 okunma
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.