Bana hiç nefs-i emmarem gibi su'i karîn olmaz
Bu düzd'i haneğinin kimse şerrinden emin olmaz
(bana kendi nefsim gibi kötü arkadaş ve azgın düşman bulunmaz,hırsız içeride olduğu için kilit de kar etmez.)
Diyarbakırlı Hamî
Şöyle deseler daha doğru: İnsanoğlu, başkasının başına gelen felakete sözde acıyan ama o felaket kendini bulmadı diye de sevinen bir rezildir. Ne demiş Lucretius: "Suave mari magnum turbantibus aequora ventis..." Ne hoş olur sakin bir limandan azgın dalgalarla boğuşan denizcileri seyretmek...
Antonius bütün bu düşünceleri alnından okur uzaktan. İşler içine bu düşünceler ve Nabukodonosor olur kendisi.
Doyasıya taşkınlık etmiş, doyasıya kan dökmüştür artık; aşağılığın en dibindeki çamura batmak ister canı. Zaten insanları korkutan şeyin alçaltılması ruhlarını aşağılaştırır onların, bu da bir çeşit aptallaştırmadır onları. Azgın bir hayvandan daha aşağılık bir şey olmadığı için Antonius sofranın üstünde dört ayaklı yapar kendini ve bir boğa gibi böğürür.
Elinde bir acı duyar; bir taşa çarpıp yaralanmıştır eli. Yeniden kulübesi önünde bulur kendini.
8 Ekim 1945
Çekilmez bir adam oldum yine :
uykusuz, aksi, nâlet.
Bir bakıyorsun ki
ana avrat söver gibi, azgın bir hayvanı
döver gibi bugün çalışıyorum,
sonra bir de bakıyorsun ki
Odamda sönük bir cıgara gibi tembel bir
türkü gibi
sabahtan akşama kadar sırtüstü
yatıyorum ertesi gün.
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi
Azgın bir hayvan döver gibi
O gün çalışıyorum
Sonra birde bakıyorsun ki
Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü
Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün
Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Yine her seferki gibi haksızım
Sebep yok olması da imkansız
Bu yaptığım iş ayıp rezalet
Fakat elimde değil
Seni kıskanıyorum.