Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
200 syf.
10/10 puan verdi
Söyleme bilmesinler... Bilmedi de kimse oyunun sonuna gelene kadar Bi çok kimse Bi çok şeyi bilmedi... Kitap üç kardeşin hayat öyküsü aslında... Hayatlarına dahil olan üç kadını da ekledik mi çoğalıyor yaşanmışlıklar... Birde anne ve babaları var bu üç kardeşin... Herkes haklı kitapta. Kime sorsan kimi dinlesen ona hak veriyorsun. Bir mikrofon var ortada ve sırayla alıyor eline herkes ve başlıyor anlatmaya. Hani 6 rakamına diğer taraftan bakınca 9 oluyor ya... 9 diyende haklı 6 diyen de... Kitapta Bi karaktere tam kızıyorsun sonra mikrofonu o alıyor eline Bi başlıyor anlatmaya vay be diyorsun omzuna yaslayıp sen haklıymışsın kardeşim diyerek kalkıyorsun oradan. Öyle işte olaya nereden baktığın değiştiriveriyor herşeyi. Ama anladım ki bişey değişmiyor... İnsanın hayatında ailesinden aldığı yaralar kabuk da bağlasa azıcık ellesen kanayıveriyor. Bu kitapta tüm karakterler aileden yaralı idi... Bende dönüp bakıyorum hayatıma ailemden çok yara aldım. En çok da babamdan... Oturup konuşsam babamla acaba ona da hak vererek kalkar mıyım oradan bilmiyorum. Ama bu kitapta herkese hak verdim ben. Yaşadıkları şeyler onları böyle yaptı. Olabilecek en iyi halleri buydu onların. Şu hayatta kimseyi uzaktan yargılamayacaksın. Uzaktan görünen ile aslolan çok başkadır hep. Uzaktan çiçek bahçesi görünen içine girince cılk yara oluveriyor... Annemi kaybettim bir hafta önce. Tüm yaşanmışlıklarını toplayıp gitti bu dünyadan. Bu kitapta herkesin sırları vardı birbirinden sakladığı. Acaba anneminde sırları varmıydı ki?
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20233,898 okunma
Azıcık babamdan
"De here kurê kerê, hûn dibejin qey inşaat yuksek mihendisî ye, endezyarê mêrgê," ______________________________________________________ De git eşşoğlu, sanırsın yüksek inşaat muhendisidir, cayır Çimen mühendisi
Reklam
"ANLAYAMADIM..."
- "...En çok annemin haline üzülüyordum; akşamları oturduğu kanepede yeri boş kalmış babamın adı evin içinde dolaştıkça. Büyüteceği, okutacağı, evereceği birçok çocuk kalmıştı geride. Kimisi henüz askerliğini yapmamıştı, ikisi nişanlıydı; ben de henüz altı yaşındaydım. Annemin bunca yükün altından nasıl kalktığını otuz yaşımdan sonra daha iyi anlayamadım. Anlayamadım çünkü babamdan kalan emekli maaşıyla bir tek ay aksatmadığı elektrik faturası, her ağustos ayında aldığı bir ton kömür ile yarım ton oduna verdiği peşinat hala aklımı kurcalar. Sanırım on yıl boyunca giydiği o tek pembe çiçekli şalvardı bütün isteklerimizi yerine getiren şey. Aklım ermeye başladıkça annemin artık sadece bir anne değil yarısının da baba olduğunu fark ediyordum. İşte bu yüzden ona bir şey olmaması için azıcık hasta olduğunda ecza dolabındaki bütün ilaçları içirmeye çalışıyor, ısrarım karşısında kaşlarını çatsa da ağrıyan başına yara bandı bile yapıştırmaya kalkışıyordum..." (Bülent Parlak, Annesizler Günü Mutluluğu, izdiham.com)
Daha asıl hikâyeye gelmedim. — Anlat artık! Alyoşa devamla: — Hâlâ bugün başımdan geçenlerin şaşkınlığı içindeyim, dedi. Önce şunu söyleyeyim ki, mahut evlenme işi babamla Kontes arasında kararlaştırılmış olduğu halde henüz tam resmileşmedi; yani bu iş bugün bozulsa hiç de gürültü kopmaz. Meseleyi yalnız Kont Nainski biliyor. Onunla hem akraba
'Doktor, bu soylular çok gururludur fakat biz adi köpeklerin de gururu olabiliyor.Bizi soyup soğana çevirseler de,zulmetseler de, dövseler de, öldürseler de, bazen azıcık da olsa gururumuz kalabiliyor. Onu gördünüz mü Doktor?' Genç kadının çığlık ve haykırışları,mesafeden dolayı biraz zayıflamış olsa da hâlâ duyuluyordu. Çocuk, genç kadın sanki orada, yanlarında yatıyormuş gibi konuşmuştu. 'Gördüm, 'dedim. "0 benim ablam Doktor. Bu soyluların üzerimizde her türlü alçakça hakkı vardır ;senelerce kız kardeşlerimizin iffetlerini ve namuslarını diledikleri gibi kullandılar fakat içlerinde iyi kızlar da vardı. Öyle olduğunu biliyorum, babamdan duymuştum. Ablam da iyi bir kızdı. O adamın kiracılarından biri olan,iyi yürekli bir gençle nişanlıydı. Bizler hepimiz şurada dikilen adamın kiracılarıydık. Diğeri de onun kardeşi;kötü soyun en kötüsüdür. '
Sayfa 426 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
ÖLMEDİYSE BİLE BU SAATTEN SONRA YAŞAMAMASI GEREKEN BİR MAHLUK
Yeri gelmişken babamdan da azıcık bahsedeyim isterim. Ya da durun kendisi bahsetsin: "Ben ailenin ikinci damadıyım. Benim dışımda üç damat daha var, bir baldızım evlenmedi, bir de işte Vecdi var. Onu damattan saymıyoruz, onu hatta insandan saymıyoruz. Bu Vecdi hepimizin önünü açmış bir adamdır. Onun yaptıkları karşısında bizim hiçbir vukuatımız göze çarpmamıştır. Sonuçta hepimizin biraz içki, biraz kumar, hani ne bileyim, birkaç çapkınlık davası olmuştur ama hepsine 'olur o kadar deyip geçtiler. Neticede hepimiz insanız ve hiçbirimiz Vecdi değiliz. Cenazeyi almaya giderken konuştuk. Eğer yaşıyorsa ve bu da oyunsa ne yaparız, dedik, sonunda hepimiz Vecdi'yi öldürme kararında birleştik."
Reklam
Uslu çocuk
benden bir öykü... Portakal ağaçlarının çiçeklenen siluetini seçmekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Ama normal. Kış günüydü. Yağmur şarıl şarıl yağmaktaydı. Kışın her zamankinden daha erken geldiğini söylemişti babam. Annen o kadar çok parfüm sıkıyor ki ozon tabakasının delinmemesi mucize olurdu, diye eklemişti. Bunu söylerken, sol
Bizimki tam bir başarısızlık öyküsü. Talihsizlik aile yadigârı. Anlatmaya, Trabzon'daki varını yoğunu satıp bu dükkanı alan, dükkanı aldıktan sonra, azıcık param kaldı, onunla da hacca gidip geleyim diye yola çıkarak kutsal topraklarda ölüp kalan dedemden mi başlayayım, yoksa dükkanın yerini söylemediği, tapuyu da yanında götürdüğü için, ömrünü üç kuruş para bulur bulmaz İstanbul'a gelip dükkanı arayarak heba eden babamdan mı başlayayım? Nasıl istersiniz?
Sayfa 42
Sınavda babamdan sorumlu değilsiniz. Babamdan soru çıkmaz, ama anneme iyi bakın, oradan sorarım.
Sayfa 34 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
– Neymiş bakalım? Delikanlı: – Rehin bırakmak için getirdim, dedi. İşte burada, buyrun!.. Cebinden eski, yassı, gümüş bir saat çıkardı. Saatin arka kapağında bir küre resmi vardı. Halkası çeliktendi. – Ama bundan önce getirdiğiniz rehinin de günü doldu. Ay biteli bugün üçüncü gün oluyor. – Size bir aylık faiz daha ödeyeceğim… Azıcık sabredin!.. – Sabretmek mi, yoksa eşyanızı hemen şimdi satmak mı gerek, bu artık benim bileceğim iş! – Saatim için çokça bir şey verecek misiniz, Alyona Ivanovna? – Hep eften püften, para etmez şeylerle geliyorsun, kuzum.. Bunlar bir pul bile etmez! Geçen sefer yüzük için size iki ruble vermiştim. Oysa yenisi kuyumcudan bir buçuk rubleye alınabilir. – Dört ruble verin, parasını getirip yine geri alırım. Bana babamdan kalan bir hediyedir bu. Bakmayın böyle göründüğüne, değeri yüksektir. Yakında elime para geçecek.
Reklam
26 MART 2024
Olm siz adam akıllı insanlar olsaydınız hiç kadınları bu sohbete dahil etmez konuyu uzatmadan Burhan ve babamla konuşurdunuz ama siz naptınız yine her zamanki gibi kendinizi büyük gördünüz. Neyse Allah büyüktür elbet bir gün hakkımız sorulacaktır. Tamam belki bu hırsızlık olayı tam gün yüzüne çıkmamış olabilir ama biz sizin ne olduğunuzu çok çok
Annem öldüğünde ben bu meseleleri düşünerek sorgulayabilecek kadar büyümemiştim henüz, dolayısıyla gerçek bir yetişkin olduğumda (yani yetişkinliğimin bilincine vardığımda) ona soru soramadım; belki ayakları daha fazla yere basan annem en azından mümkün olan bir açıklama sunabilirdi; hainle babam kadar yakın arkadaş olmamakla birlikte elbette onu
Sayfa 144 - I AteşKitabı okudu
Nüvisin kırık saç uçları
Yazıcım kabahat geçti masanın başına eli tetikte bekliyor, duyduğu her şeyi ağır aksak nefes seslerini yazabilse onuda düşecek sayfalara. Hasta kadın nefesinin son demlerini verirken yazıcısı kabahat işlediği suçların kefaretini üslenemeden devam ediyor sayfaları tüketmeye. Senesinden pek emin değilim yaşlı hafızam da unutmuyor; Okula gitmek için her gün babamdan izin isterdim değilde öğrenmek isterdim bugün okula gidebilecek miyim diye. Korkuyorum telaşım küçük ya gitme derse, zaten çok geri kaldım defterimin birçok yeri boş, dolu olan kısımlarından az biraz da olsa bahsetmek isterim.Güzel saçlarım sırma uzun upuzun saçlarım bitlenmiş kelimesini yakıştıramıyorum pislenmiş. Bir gün sofranın başındayız biliyorum başıma gelecekleri de susuyorum saçımı ateşe vermişcesine bir kaşıntı tuttu, dedim içimden kızım tut kendini elim gitti gidecek başımda ufak ufak kıpırdamalar çaktırmadan kaşımalar. Kardeşim ufaktır tefektir biraz da boş boğazdır demesin mi ablam bitlenmiş, sil baştan pislenmiş keşke demeseymiş. Babam ve saçlarım arasındaki bakışma sonucunda kararı sıfıra vurmak oldu. İyi adamdır babam meşrebi sert olsada iyi. Defterimin birçok yeri boş dolu olan kısımlarından az biraz da olsa bahsetmek isterim, kel kafa oğlan çocuğu karşı takımda eksik varmış seni çağırıyor maça vesaire vesaire vesaire. Alınmam gücenmem desemde burkuldum azıcık içten. Bugün gidemedim okula, okuma yazma öğrenebilecek miyim bilmiyorum anne sana ve gittin yer nere nereyse oraya düzinelerce mektup yazıp gönderebilecek miyim bilmiyorum.
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.