KURBAN RİTÜELİ TARİHİ-ANTİK YUNAN
Kurban Ritüelinin Antik Çağlardan Günümüze Gelişen Macerası İnsanlık tarihinin acılarla dolu sayfalarını aralamaya hazır mısınız? Kurban ritüelinin antik çağlardaki yansımalarına doğru büyüleyici bir yolculuğa çıkıyoruz! Mitoloji, çok fark etmesek de, günlük hayatımızın büyük bir alanında yer eder. Nasıl ki mitlerin oluşumu da antik çağ
"Kıtlık yıllarında yemek için koyun sürüsü gibi esir sürüleri besliyorlardı, Aztekler. Ayrıca çeşitli tanrılar için de insanlar kurban ediyorlardı." -Harikalar Ansk., Refik Özdek, s.55
Reklam
Kurban etme ritüeli, İslam’ın kendine özgü inançlarından biri değildir. Çok daha eski tarihlere, çok tanrılı dinlere, antik dönemlere dayanan bir geçmişi vardır. İslamiyet öncesi çok tanrılı inançlarda, putperestlikte var olan tapınma şekilleri, tanrıyla yakınlık kurma davranışları İslam’ı da etkilemiştir. İslam’ın en temel ritüellerinden biri
GÜCE EVLADINI KURBAN VERMENİN TEK İZAHI ; AFYONLANMIŞ CEHALET..! Tanrılar ya da bir inanç uğruna canlıların kurban edilmesi geleneğinin kökeni binlerce yıl öncesine dayanır. Sümerler,Hititler,Antik Yunan,Mayalar,Aztekler ve İbrahim’in 7 yaşındaki oğlu İsmail’i ,gördüğü rüya üzerine Tanrıya kurban edişi hikayesinde görülen kurban
The Oz 2x
Eskiden bir kabile vardı, Aztekler. Kâinatın şiddetle kurulduğuna inanırlardı. Her sene yeni yılı karşılarlarken birisinin kalbini çıkartırlardı ve Tanrılara sunarlardı. Bu kurban töreni olmadığı takdirde, güneşin gökyüzünden aşağıya düşeceğine ve dünyanın sonunun geleceğine inanırlardı. Sonra İspanyollar gelip, Aztekleri dünyadan sildiler. Haklı oldukları ortaya çıktı. Dünyanın sonu geldi, onlar için.
Aztekler’de İnsan Kurban Etme Meksika’da 14. ve 16. yüzyıllarda yaşamış olan Aztekler taş bıçaklarla kurbanlarının kalbini çıkarırken, kurbanları Güneş’e adamak adına yaptıkları ritüelleri yöneten rahipler büyük olasılıkla önceden obsede edilmişlerdi ve törene gelen kurbanları hipnotize edebiliyorlardı. Kurban töreni ve seremonileri; takvim titizlikle takip edilerek uygulanırdı. Aztekler düşmanlarını öldürmeden esir almaya çalışır, esir ve köleleri kurban ederlerdi. Bunun nedeni Güneş Tanrısı’nın (ya da Güneş ile temsil edilen Tanrı’nın) belki de besini olan korku enerjisini, kan ve insan yüreğini kurbanlardan temin etmekti. Esirlerin çoğu ritüellere rahipler tarafından hipnotize edilmiş durumda gelirlerdi. Bazı ritüellerde kurban hemen öldürülmez yavaş ve küçük taş bıçağın darbeleriyle kanının uzun süre akması sağlanırdı. Daha sonra da derileri canlı canlı yüzülürdü. Ayrıca, yakma ve baş kesme gibi farklı törenler de yapılırdı.
Reklam
Eskiden bir kabile vardı, Aztekler. Kâinatın şiddetle kurulduğuna inanırlardı. Her sene yeni yılı karşılarlarken,birisinin kalbini çıkartırlardı ve Tanrılara sunarlardı. Bu kurban töreni olmadığı takdirde,güneşin gökyüzünden aşağıya düşeceğine ve dünyanın sonunun geleceğine inanırlardı. Sonra İspanyollar gelip, Aztekleri dünyadan sildiler. Haklı oldukları ortaya çıktı. Dünyanın sonu geldi, onlar için.
''Günah Keçisi'' #tarih #inanç
Günah keçisi kullanmak uygarlığın kendisi kadar eskidir ve örnekleri dünyanın her yerindeki kültürlerde görülebilir. Bu tür kurban etmelerin ardındaki fikir, suç ve günahın daha sonra cezalandırılıp yok edilen dışarıdaki bir kişiye yüklenmesidir; nesne, hayvan veya insan olabilir. Yahudiler canlı bir keçi (''günah keçisi'' terimi oradan gelir) kullanıyorlardı. Hahamlar İsrailoğulları'nın günahlarını itiraf ederken iki elini keçinin başına koyuyordu. Böylece bu günahlar keçiye aktarılıyor, hayvan vahşi doğaya götürülüp terkediliyordu. Atina ve Aztekler'de günah keçisi çoğu kez bu amaç için beslenen ve yetiştirilen bir insan olurdu. Kıtlık ve vebanın yapılan yanlışlara ceza olarak tanrılar tarafından gönderildiğine inandıkları için insanlar yalnızca kıtlık ve vebayı değil, suçluluk ve utancı da yaşıyorlardı. Suçu, ölümünün ilahi güçleri tatmin edeceğine ve kötülüğü aralarından kovacağına inandıkları masum birisine aktararak KENDİLERİNİ SUÇLULUK DUYGUSUNDAN KURTARIYORLARDI. - Notlar
Eskiden bir kabile vardı, Aztekler. Kâinatın şiddetle kurulduğuna inanırlardı. Her sene yeni yılı karşılarlarken birisinin kalbini çıkartırlardı ve Tanrılara sunarlardı. Bu kurban töreni olmadığı takdirde, güneşin gökyüzünden aşağıya düşeceğine ve dünyanın sonunun geleceğine inanırlardı. Sonra İspanyollar gelip, Aztekleri dünyadan sildiler. Haklı oldukları ortaya çıktı. Dünyanın sonu geldi, onlar için. Aztekler İspanyolları ilk kez at sırtında gördüklerinde at ve insanı tek bir yaratık zannettiler ve diz çöktüler. Bu yaratığa Tanrı diye taptılar. Bazen gördükleriniz olan değildir. Atların yanı sıra, Aztekler hiç top görmemişlerdi. Kendilerine doğru patlayan böylesin güçlü, böylesine şiddetli bir gürültü hiç görmemişlerdi. Korkmuşlardı. Topların ve atların arasında, lanet kuyruklu yıldızlar, dünyaları gerçekten çok hızlı dönmüştür. Bom! Şimdi de komik olan tarafı. İspanyollar aslında Aztekleri yanlışlıkla yok ettiler. Evet, atları ve topları vardı ama ayrıca çiçek hastalığını da getirmişlerdi. İşi tam olarak bitiren bu hastalıktı. İspanyolların bilmeden Azteklere bulaştırdığı hastalık.