Uzun ve güçsüz bırakan bir sessizlik oldu. Ne söylesen sonucunu değiştiremeyeceğin, ne desen olduramayacağın, sadece diğerinin iki dudağının arasında olan, düğümü çözümü kendinden durumlar vardır ya, öyle işte.
Allah Resûlü (sas) bu iki yüz kişilik birliği Medine'den yolcu ederken, birliğin komutanı EbûUbeyde'ye diyordu ki: "Ey Ebû Ubeyde! Komutan sensin, ama Amr b. Ås'ın yanına vardığında sakın onunla ihtilafa düşme!" (Ibn Sa'd, Tabakat, c. 2,131) Allah Resûlü'nün bu sözlerinin içerisinde önemli bir uyarı vardı. Bir çoğu bu uyarıyı anlamamıştı, ama birliğin komutanı olan Ebû Ubeyde bu uyarıyı çok iyi anlamıştı.
Ebû Ubeyde birliği ile birlikte Amr b. As'ın bulunduğu bölgeye geldi. Müslümanların iki ordusu birleşince Ebû Ubeyde, Allah Resûlü'nün kendisine verdiği yetkiyi dile getirdi: "İki ordunun komutanı olarak Efendimiz beni atadı." dedi. Amr b. Ås, buna itiraz etti dedi ki: "Hayır, beni Allah Resûlü komutan olarak atamıştı, siz ise daha sonra bize takviye birlik olarak geldiniz, dolayısı ile komutan benim." Sahâbe arasında komutanlık hususunda biraz tartışma yaşandı. İşin sonunda Ebû Ubeyde hepimize örnek olacak bir tavır ortaya koydu. Amr b. Âs'a dedi ki:
"Ey Amr! Efendimiz (sas) beni açıkça komutan olarak atadı, ama sözünün sonunda dedi ki: 'Amr ile ihtilafa düşme İşte ben Efendimiz'in (sas) bu uyarısı gereği ve Islam ordularının selameti açısından hakkım olan komutanlıktan feragat ediyor ve sana itaat ediyorum."
İşte bu tavır, sahabice bir tavırdı... Bugün İslam ümmeti olarak ne çekiyorsak aramızdaki bazılarının şahsi ihtiraslarından çekmiyor muyuz?
Ne zaman Ebû Ubeyde gibi ümmetin selameti uğruna hakkımız olan şeylerden bile feragat etmeyi başara bilirsek o zaman aramızdaki bir çok sıkıntı halledilecek ve ümmet yeniden dirilecektir.
Sayfa 91 - (Ibn
Hişam, Sire, c. 4, s. 272; Ibn Esir, el-Kamil, c. 2, s. 232)Kitabı okudu
• Yahya b. Muaz b. Rebi der ki: Dünyanın hiçbir şeyi bir saatlik üzüntüye bile değmez. Dünyada kalacak süren belliyken kardeşlerinden ayrılacakken, nasibin de bu kadar azken üzülecek ne var ki?
Sehl b. Abdullah Tusteri de şöyle demiştir: "Sâlih kimse ancak dört hasletle sâlih kişi olabilmiştir. Bunlar da açlık, az uyku, sükût ve insanlardan uzak olmaktır."