İki kez Habeşistan'a hicret etti; zira değişmemiş- ti Mekke. Yumuşamamıştı siyah kayalar. Fakat güven- de olmak da neydi Habeşistan'da, Mekke'deyken Pey- gamber! Sonunda dayanamayıp döndü yurduna. Burada sözü Hz. Ali'nin dudaklarına bırakalım: "Resûlullah ile oturuyorduk. Bu sırada Mus'ab b. Umeyr geldi. Yamalı bir elbise vardı üzerinde. Bu manzara karşısında gözyaşları hücum etti mübarek gözlerine Resûlullah'ın ve dilinden şu kelimeler döküldü: 'Kalbini yüce Allah'ın aydınlattığı şu adama bakın! Anne ve babası en iyi yiyecekleri ve içecekleri sunuyordu ona. O Allah için her şeyi terk etti. Allah ve Resûlü'nün sevgisidir onu bu hâle getiren!'
Utarid adlı müşrik şair vahye dil uzatınca Hz. Peygamber, Hassan b. Sâbit'e dönüp, "Haydi bunun konuşmasına karşılık ver!" buyurmuş, Hassan orada bulunanlara unutulmaz bir konuşma yaparak söz ehlini hayrete düşürmüş, gelen heyetten Akra b. Habis'in, "Vallahi bu kişiye (Hz. Peygamber'e), bizim bilmediği- miz bir yerden yardım gelmektedir. Bu durumda onun da şairinin de bizim şairimize üstün gelmesi kaçınılmazdır," diyerek Müslüman olmuş, orada bulunan Temimoğulları heyeti de peşinden İslam'ı kabul etmişti. Hz. Peygamber'in, "Ey Hassan, müşriklerin, kafirlerin yüz karalarını ortaya koy! Cebrail seninledir. Ashabımın silahla savaştığı gibi sen de dilinle savaş!"
Reklam
Şahsiyet İslam'la yoğrulsun bir kez, Şam da tes- lim olur inanca Kudüs de. Ebû Ubeyde b. el-Cerrah Kudüs'ü kuşatır da "Lebbeyk" demez mi Kudüs. Ba- rış anlaşmasını Hz. Ömer'in imzalamasını talep etmez mi Ebû Ubeyde'den. Şam'ı kaybetmeyi hazmedeme- yen Rumlar şehre yeni ordularla yüklense de her defa- sında ümmetin Hakkıyla Emin Adamı'na koşmaz mı Şam. Hep bir hareket, hep bir telaş, hep bir yenilik. "Bir müminin kalbi serçenin kalbine benzer; daima bir telaş ve değişim içindedir," diye anlatıyordu bu hâli Ebû Ubeyde.
Hz. Peygamber öyle bir aynaydı ki ashabı için, dıştan nasıl görünürlerse görünsünler hakikatleri yansı- yordu orada. Huzurunda Kur'ân okunan bir gün kârinin sesi ve okuyuşu o kadar etkileyiciydi ki Abdurrahman b. Avf dışında herkesin gözleri doldu. Kıraat tamamlandıktan sonra şöyle yansıdı hakikat Hz. Peygamber’in aynasında: "Abdurrahman b. Avf'ın gözü ağlamıyorsa da kalbi ağlıyor. "
Savaş rüzgârları hafiflediğinde yanına gelişini seyrekleştiren Abdurrahman b. Avf'a, "Seni benden geri bırakan nedir?" diye sordu da Resûlullah, bir söz ve bir eylemle cevapladı bu soruyu İbn Avf: Söz: "Malımın çokluğu sebebiyle hesaplar meşgul ediyor beni." Eylem: "Mısır'dan gelen şu yüz deveyi Medine'nin dul ve yetimlerine bağışlıyorum."
İşte Kainatın Efendisi Rabbine kavuşmuş, amcasının oğlu sevgili Ali (ra) mübarek vücudunun başındaydı. Az önce Resûlullah'ın (sav) yakın akrabalarından Hz. Abbas ve iki oğluyla, Usâme b. Zeyd'in de bulunduğu yıkama görevi gözyaşlarıyla tamamlanmış, sıra Efendimiz'in kefenlenmesine gelmişti. O kalpleri yerinden oynatan anda şunları söylemişti Ali (ra): "Annem babam sana feda olsun! Başkasının ölümüyle kesilmeyen nübüvvet, göklerin bilgileri ve haberleri senin ölümünle kesildi... Ölüm reddedilemiyor ve uzaklaştırılamıyor. Şayet sabrı emredip üzülmeyi yasaklamasaydın senin için göz pınarlarımızı kuruturduk... Bizi Rabbinin yanında an ve bizi unutma.”
Reklam
"Yine de ona (Firavun'a) söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslupla söyleyin." (Taha, 20/44) mealindeki ayeti okudu. Yahya b. Muaz (ra) ayeti duyunca ağlamaya başladı ve "Allah'ım! 'Ben ilahım' diyene merhametin bu derece ise acaba 'Sen ilahsın' diyene nice olur!" dedi.
Kur'ân'ı her zaman açıp okuyabileceğiniz bir yerde bulundurun. Ta ki büyükler okuyup ders alsınlar, küçükler de öğrensinler. Abdullah b. Mesut r.a
Hz. Osman'ın yanlış uygulamalarına tepki gösterenlerin sözcülüğünü üstlenen Ammâr b. Yâsir'in feci şekilde dövülüşü, Mikdat ve İbn Mesud'un cenazelerini bile Hz. Osman'a emanet etmeyen vasiyetleri, Şam valisi Muâviye'nin uygulamalarına karşı çıkan Ebü Zer'in Rebeze'de sürgünde ölmesi, Hz, Osman'ın kendisi ve akrabaları için koruluk tahsis etmesi, Beytülmaldeki mücevherleri kendi kızlarına vermesi gibi siyasî yanlışların daha sonra Sebeiyye fırkası kurgusuyla örtülmeye çalışıldığını söyleyebiliriz.
Sayfa 44 - araştırma yayınları, birinci basım, kasım 2005, ankara
Hz. Osman'ın (r.a) hatalı politikaları meselesi.
Kendi akrabalarına öncelik ve ayrıcalık tanımasına örnek olarak amcası Hakem b. Ebi'l-Âs'ın durumu verilebilir, Hz. Peygamber'in Hakem'i Medine'den kovması, geri gelmesi hakkındaki bütün girişimleri geri çevirmesine rağmen, Hz. Osman'ın onu geri getirmesi ve öldüğünde mezarını yaptırması, oğullarından Hâris'e Medîne pazarının vergilerini tahsis etmesi, öteki oğlu Mervân'ı kendisine sekreter yapması, özellikle Mervân'a verdiği İfrıkiyye bölgesinin humusu, hazineden sorumsuzca harcama yapmasına karşı çıkan Abdullah b. Erkam'ı görevden alıp yerine genç ve tecrübesiz olan Zeyd b. Sâbit'i ataması göze batan ve tepki toplayan uygulamalarından sayılabilir.
Sayfa 41 - araştırma yayınları, birinci basım, kasım 2005, ankara
Reklam
Kudüs, ikinci halife Ömer b. Hattab (r.a) döneminde fethedilmiştir. Kudüs Baş Patriği Sophronius, şehrin anahtarlarını komutanlardan birine değil, bizzat halifenin kendisine teslim edeceğini söyleyince Hz. Ömer(r.a) Medine'den Kudüs'e doğru duygu yüklü bir yolculuk gerçekleştirmiş ve şehrin anahtarlarını patrikten kendi eliyle teslim almıştır. Hz. Ömer, şehirde yaşayan Hıristiyanlarla, tarihe 'Ömer Sözlesmesi" olarak geçecek bir antlaşma imzalamıştır. Hz. Ömer, onlara, İslâm'ın öngördüğü can, mal, inanç ve ibadet gibi haklarını koruyacağına dair teminat vermiştir.
Müminlerin emiri Ali b. Ebi Talib (r.a)den rivayet edildiğine göre, Hûd Aleyhisselam'ın kabri Yemen'dedir.
Sayfa 114Kitabı okudu
LENİN, TÜM RUSYA'DA OKUNACAK ŞU HEDEFLERİ BENİMSEYEN BİR GAZETENİN GEREKLİ OLDUGUNU DÜŞÜNMÜŞTÜ: A-FİKİRLERİNİN YAYGINLAŞMASI B- İŞÇİ HAREKETİ BÜNYESİNDEKİ ANARŞİNİN ÖNLENMESİ C- BİREYSEL TERÖRİST EYLEMLERE BİR SON VERİLMESİ
Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in zamanında fetih ordularında yerini alıyor Bilal. Hicretin on altıncı sene- sinde Hz. Ömer'le birlikte Kudüs'e girdiğinde halife- nin ısrarı üzerine ezan okuyor. Aralarında Ebû Ubeyde b. Cerrah, Muaz b. Cebel gibi öncülerin de bulunduğu yüzlerce sahabi, ezanla beraber Kainatın Efendisi'ni hatırlıyorlar gözyaşları içinde. Bilal tekrar söz veriyor kendine bir daha ezan okumamak için. Fakat rüyasında Hz. Peygamber, "Beni ziyaret etmeyecek misin?" diye sorunca, yıllardır uzak kaldığı Medine'de alıyor soluğu. İşte orada Ehl-i Beyt'in göz bebekleri Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'le karşılaşıyor. Onları kırmak mümkün mü! Mescid-i Nebevî'de Hz. Peygamber'in ölümünden sonra ilk defa ezan okuyor Bilal. Şehadetleri duyan Medineliler heyecanla evlerinden fırlıyor, Resûlul- lah'ın mübarek kabrinden kalkıp yeniden aralarına ka- tıldığını düşünerek dolduruyorlar mescidi. Ve hiç ağla- madıkları kadar ağlıyorlar o gün. Ne çok özlediler O'nu. Ölüm döşeği ne tatlı bu yüzden! Ölmeden önce eşine, "Ne kadar hoş! Yarın sevgililerle, Muhammed ve arkadaşlarıyla buluşacağım!" diyor Bilal. Zira öyle bir söz duydu ki O'ndan, yıllardır toprağı hayal ediyor: "Bu gece cennette, önümde senin pabuçlarının tıkırtısını duydum!"
modern ve geleneksel dönemlerin üç temel farkı
Yaklaşık olarak Rönesans döneminde belirginleşmeye başlayan ve ontolojik izahla epistemolojik dayanakların farklılığı itibarıyla modern dönemi geleneksel dönemden ayıran bu üç özellik şunlardır: a. Modernliğin rasyonalitesi (öznel aklîlik), b. Öznelleşme ve insan-merkezlilik fikri, c. Sekülerleşme.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.