Kısaca söylemek gerekirse cezaevleri, diğer pek çok toplumsal kurum gibi, atıkların geri dönüşümü işlevini bırakmış, tasfiyesine yönelmiştir. Modernitenin küresel zaferinin ve gezegenin bu yeni sıkışıklığının atık tasfiye sanayisinde yarattığı krizle savaşta ön saftaki yerini almıştır. Tüm atıkların potansiyel olarak zehirli - ya da atık sınıfına girdikleri için bulaşıcı ve rahatsız edici oldukları, eşyanın düzenini bozdukları düşünülür. Geri dönüşüm artık bir yarar sağlamıyorsa ve (en azından mevcut koşullarda) randımanlı olmayacaksa, atıkla başa çıkmanın yolu onun “biyolojik bozunma”sını ve çürümesini hızlandırmak, bir yandan da onu sıradan yurttaşların yaşam alanından uzak tutmaktır.
Yaratan varlığın ev sahibidir, yaratılan her şey ise yolcudur. Kur'an'a göre Allah insana şah damarından yakındır. Şu halde Tanrı yürümekle varılan bir yerde değildir. Fakat O'nu hissetmek isteyenler, O'nun yolunda yürümek durumundadırlar.
Ben sözü söylerim, sen onu anladığınca idrak edersin, o ise idraki kadar yorumlar. Söz, sadece benim söylediklerimden, senin anladıklarından ya da onun yorumladıklarından ibaret değildir. Her birimiz, kabımız kadar su taşırız.