ama görmek istediğim sevdiğim adamın yüzüydü. ....'in yanında olmak istiyordum. Onun göğsüne sokulmak, bir kedi gibi huzur içinde uyumak istiyordum.
1871'de Âlî Paşa'nın ölümüyle Tanzimat'ın güzel esasları bozulmuştu. Bu durumda bütün yollar şahsî bir diktatörlüğe açık bulunuyordu. Bu diktatörlük bizzat devletin sahibi sayılan hükümdarın şahsında tecelli etti. II. Abdülhamid'in, devlet idaresini Bâb-ı Âlî'den Saray'a alan 30 yıllık şahsî idaresi için bütün şartlar ortaya çıkmışti. Bir bakıma karanlık ve demokrasiye karşı tepki olan bu durum Osmanlı İmparatorluğunun hayatını oldukça muntazam bir huzur içinde otuz yıl uzatıyor, bu bakımdan kurtarıcı oluyordu. 1876’yı hemen takip eden yıllarda dağılacak ve Avrupa emperyalizminin zirvesine eriştiği anda parçalanacak bir Türk imparatorluğunun hayatının 30 yıl uzatılması palyatif bir tedbir mahiyetinde olsa bile sonsuz milli menfaatler sağlıyordu. Bu menfaatlerden ve zamanın Avrupa emperyalizmi aleyhine işlemesinden faydalanılabildiği takdirde, imparatorluk belki daha dar bir çerçeve ve daha yeni müesseselerle devam edebilirdi. Bu faydalanma imkanı kullanılamadığı takdirde -ki öyle oldu- tarihin son Türk İmparatorluğu dağılmaya mahkumdu.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Büyük bir gerilimin ardından gelen dinginliğin insan yüzüne yansıyan yumuşaklığı. Yüreğin kabarmasıyla, insan benliğinde kopan o korkunç fırtınanın ardından gelen büyük huzur. Şu anda en çok istediğim ruh hali. Şu anda bana en uzak olan ruh hali. İşte yeniden kıpırdanmaya başlamıştı içimdeki o karabasan, yine o derin huzursuzluk.
Sayfa 39 - Everest Yayınevi
Harap olan köyümüz bir nümunesi vatanın! Hesabı yok, ölenin, kahr u gamla aç yatanın Hükümet öyle ısırmış ki; milletin canı yok. Ve hırs ile dişi kitli Meşihatın kanı çok! Bütün bu milleti giryan eden Meşîhat’tir, Bu bâb-ı fitne-i fetva cahîm-i zillettir. Bunun vücudu bulundukça, Türk'ü sayma adam, Ne doğruluk, ne zafer, ne huzur-ı dil-âram! Siz ey mefahir-i giryan içindeki ecdat, Aman vatan yanıyor Allah aşkına imdat. Yetiş şu çıplak ayaklarla, aç gezen çocuğa! Muhaceretle, fazahat gören şu yavrucuğa! Alıştı hepsi de her bir hakarete eyvah! Sebep mi yoksa buna; “la ilahe illallah?
Madde neydi, mana neredeydi? Yasam nerede bashyordu, hayal nerede bitiyordu artik kestiremiyordum. Parmagima baktim, Sems'in verdigi yüzük yoktu. Sems gerçekten de görünmüs müydù bana, babamla bulus- mus muyduk, onu bagislamis miydim, o artik semaya çikabiliyor muydu, o ölmüs müydù? Hicbir seyden emin degildim ama bu rahatsiz etmiyordu beni. Cünkü derin bir huzur vardi içimde, büyük bir mutluluk. Bilmemenin mut- lulugu, anlamadan kabul etmenin huzuru, dü- sünmeden hissedebilmenin doygunlugu. Bil- mek her zaman güzel degildi. Anlamak sevinç vermiyordu her zaman. Cözmek akli doyursa da ruha iyi gelmiyordu.
Sayfa 641
..derin bir huzur vardı içimde, büyük bir mutluluk. Bilmemenin mutluluğu, anlamadan kabul etmenin huzuru, düşünmeden hissedebilmenin doygunluğu. Bilmek her zaman güzel değildi. Anlamak sevinç vermiyordu her zaman. Çözmek aklı doyursa da ruha iyi gelmiyordu.
Sayfa 543 - Everest yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri113
138 öğeden 131 ile 138 arasındakiler gösteriliyor.