Babam rahmetli anlatırdı. Konya sultanları, 'Ne olur ne olmaz' diye dağıtırmış Türkmen aşiretlerini ülkenin şurasına burasına... Yerini bulan, oturak olurmuş Ertuğrul Bey gibi, bulamayan dolanır dururmuş...
1940'ların Türkiye'sine Açılan Bir Pencere ve Eşeğe Tecavüz..
Ülkemizde toplumcu gerçekçilik akımının önde gelen isimlerinden Fakir Baykurt'un sekiz kitaplık öz yaşam öyküsünün bu ilk kitabında 1940'ların Türkiye'sinde Burdur'a bağlı bir köye konuk oluruz. Yazar, çocuklukta başından geçen önemli gördüğü yer yer güldüren yer yer hüzünlendiren ve ayrıca yer yer de şaşırtan anılarını
- Kaçaklıktır. Olsun! Gitgide hiçbir utanç, hiçbir olay beni sarsmıyor. Dünya ile arama bir kara cüppeyi germeye uğraşıyorum! Mümkün mü? Göreceğiz! İnsanoğlu gücünün yetmeyeceğini kestirdiği yerde çabalarsa alçaklık eder. Önceleri, bu kılıkla sokağa çıkmayı göze alamıyordum. Bavulda taşıyordum, tekkelere giderken bu ıvırzıvırı... Bir ara, memleketten büsbütün ba sıp gitmeyi düşünmedim değil... Çekersin tetiği pırr der uçarsın!
Gücüm yetmedi. Ölmeye gücüm yetmedi de, inanır mısınız, bu kılıkla sokağa çıkmaya yetti. Şimdi rahatım!. Elimi göğsüme götürüp bir hu çekiyorum yürekten... "Derviş baba" diyorlar, seviniyorum. Tarikatlar üzerinde durdunuz mu az çok?...
- Hayır!..
- Ayıramaz mısınız dış görünüşten kimin hangi yolda olduğunu?
- Sanmam!