Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alemlere rahmet olarak gönderilen nebiler serdarı, efendimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v) dünyayı şereflendirdiği günde bana bir erkek evlâd vererek, ikinci defa baba olma bahtiyarlığı veren Rabbime, O'nun (c.c.) ilmince hamd-û sena olsun. Emanetine layıkıyla bakmayı, emaneti aldığında da verdiği gibi şükretmeyi nasip etsin... Rabbim sana imanlı bir yaşam ve imanlı bir ölüm nasip etsin oğul... Hamd alemlerin Rabbi olan Allahadır... Bolca dualarınızı bekleriz kardeşler...🌹
Ana, baba, zevc, zevce ve evlâd sevgileri, sahip olduğumuz maddî ve mânevî imkanlar ve benzeri dünyâ nîmetleri, Cenâb-ı Hakk'ın, kullarına büyük lutuf ve imkanlarıdır. Lakin bütün bu sevgiler, Hakk için ve Hakk yolunda vâsıta olmalıdırlar. Bunlara ve benzerlerine gönlümüz esir olmamalıdır. Çünkü "Hüsn-i Mutlaka (mutlak güzellik sahibi olan Allâh'a) âşık olanlar, cüzlere âşık olmazlar. Cüzlere gönül verenler de, bütünden mahrum kalırlar. Yâni dünyaya gönül verenler,Mevlâ aşkından mahrum kalırlar.
Reklam
Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım ise 1857 yılında Selanik yakınlarındaki Langaza’da doğdu. Zübeyde Hanım, güzel olduğu kadar, zeki ve cesurdu. Türklüğüyle gurur duyardı. Batılı bir tarihçiye göre: “Zübeyde Hanım, damarlarındaki ilk göçebe Türk kabilelerinin torunları olan ve hâlâ Toros Dağlarında özgür yaşamlarını sürdüren, sarışın Yörüklerin kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı.” Zübeyde Hanım, bu düşüncelerinde haksız da değildi. O, gerçekten bir Yörük kızıydı. Zübeyde Hanım’ın ataları Konya Yörüklerindendi. Baba soyu olarak, Evlad-ı Fatihan’dı. Zübeyde Hanım sık sık: “Soyumuz Yörük’tür, Konya-Karaman yöresinden buraya gelmişiz. Babam Feyzullah Efendi’nin büyük amcası Konya’da kalmış, Mevlana Dergâhı’na girmiş, orada Yörüklüğü tutmuş.” der. Türk olmaktan ayrı bir haz duyar, Türklük bilincini çocuklarına da aşılamaya çalışırdı. Mustafa Kemal, daha çocuk yaşlarda Türk ile Yörük arasındaki ilişkiyi kavramış gibiydi. Kızkardeşi Makbule, bir gün Mustafa Kemal’e: ‘Yörük ne demektir?” diye sordu. Mustafa Kemal, gülerek; “Yürüyen Türk demektir.” cevabını verdi.
Çocuk Eğitiminin 7 Püf Noktası
1) Helâl lokma yemek ve yedirmek, Boğazdan geçen her şey, bünyede çeşitli tesirler meydana getirir. Haram lokmanın tesirleri ibadetlere karşı isteksizlikle başlar, daha büyük belâlara doğru genişleyerek devam eder... Evlâd-u iyâline helâl lokma yedirme hassasiyeti taşımayan bir anne-baba, mücadeleye en başından yenik girmeyi de kabullenmiş
aşina
ATATÜRK’ün SOYSOPU ÜZERİNDE GERÇEKLER SORU: "
-Atatürk’ün soysopu üzerinde çeşidli görüşler-açıklamalar var. Gerçek nedir? ■ CEVAB: Atatürk, 1881 yılında Selânik’te Koca Kasım mahallesi, Islâhhane Caddesinde üç katlı pembe evde dün­yaya geldi. Babası Rüsûmat (Vergi) Dairesi memurlarından Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanımdır. Bu ev bugün, A- postolu Pavlu sokağındaki 71 No.lu binadır. Konsolosluğu­muzun bahçe sınırları içindedir. Selânik Belediyesi 12 şubat 1937 tarihinde aldığı kararla sahibinden satın aldı ve Atatürk­ ’e armağan etti. Bugün müzedir. Baba/Ana soyu olarak Evlâd-ı Fatihan’dır (OsmanlI’nın yayılma-genişleme devrinde, fethedilen ve vatanlaştrılan yerlere İskân edilen YEDİGÖBEK TÜRK’lere verilen ad) A-li Rıza Efendinin dedeleri önce Vidin, daha sonra Serez’e gelmişler, Nizam-ı Cedîd yıllarında başlıyan ve 1827 Osman- lı-Rus Harbi yenilgisiyle çevreyi kapsıyan Bulgar/Yunan/Sırp eşkiyalık taşkınlığı önünde, Selâniğe yerleşmişlerdi. Zübeyde Hanımın ataları Konya yörüklerinden seçilen Evlâdı Fâtihan soyuydu ve kendilerine Konyarlar deniliyordu. 1839 doğumlu Ali Rıza Efendi, 1857 doğumlu Zübeyde Hanımla 1871 yılında evlendi. Altı çocukları oldu: Fatma (1872-1875), Ahmet (1874-1883), Ömer (18751883), Mustafa (Kemal Atatürk, 1881-1938), Makbule Boysan Atadan (1885- 1966) ve Naciye (1889-1901)
Sayfa 2 - Kazancı KitapKitabı okudu
Özür dilerim, ben samimiyetinize inanmıyorum. Vatan toprağına can parçaları bölük bölük yağarken, ana-baba sen rahat nefes al diye evlad kurban ederken, birtakım insanların iki bayrak fotoğrafı paylaşıp aynı boşluk ve akıl rehavetliğiyle yaşama devam etmelerini insan israfı olarak görüyorum. Zaman kaybı olarak görüyorum. Keşke ömürlerini ömrümüz yapabilsek, daha fazla çalışıp üretebilsek. Bizi kurtaracak vicdanımızın sesi, aklımızın yoludur. Keşke her vatandaş bunun idrakinde olsa da toprağı şehid kanıyla sulamasak. Her insanın kalbi düşen canda atsa da vatana daha sıkı sarılsak. Yapamıyoruz arkadaşlar. Bizler bu sınırlara layık olamıyoruz. Canla başla , diş ile tırnak ile çalışmak varken gördüğümüz her yabancının peşine takılıp özümüzü unutuyoruz. Ve ilerleyen yıllarda adını unutacağımız o kişiler sen milletini devam ettir diye paramparça oldu. Unutuyoruz, çok çabuk unutuyoruz. İyi uyu. İyi paylaş. İyi gez. İyi ye. İyi iç. İyi kutla. İyi geceler. Z. Betül A. ( Sözüm tek işi oturmak olan herkese. )
Reklam
Somuncu Baba’nın Oğlu ile Muhabbeti
Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri (Somuncu Baba), halifeliği oğlu Yusuf Hakiki’ye bırakmayarak Hacı Bayram’a devreder. Oğlu bunu kabullenemez. Baba ile oğul arasında dikkate şayan konuşmalar olur. “-Bak evladım! Hz. Peygamber (s.a.v)’in yolu açıktır. Orada her gerçeği bütün yanlışlıklarından sıyrılmış olarak görürsün. Devlet idaresinde, manevi
Ona biz de ihtiyaç hissettik. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. Ne zaman başladığını bilmiyoruz. Ne olduğunu bilmiyoruz. İlk öğrendiğimiz ne oldu bilmiyoruz. Çünkü bilgiyle başlamadı. İnsanlara şefkat göstermeye başladılar. Allahın sevdiklerini seviyor ve sevmediklerini sevmiyorlar. Çocuklarına iyilik yapmalarını emrediyor kötü şeylerden men ediyorlar. Ve herkesi de menedebiliyorlardı oysa yollardaki kötülük seller gibi üzerimizden aşıyor iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak kalbimizde kaçak bir heyecan gibi kalmıştır ve korkum bu yüzden çok büyük. Yoksa arkadaşlar iyilik konusunda yarışıyorlar (neye yarar) ama yeterli değil, affediyorlar affedilecek olanları ama yeterli değil ve büyükleri sayıyorlar ve küçükleri seviyorlar ama yeterli değil haklıya hakkını veriyorlar ama yeterli değil kimseyi kötülemiyorlar ama yeterli değil büyüklere ana baba akranlarına kardeş küçüklere evlad gözüyle bakıyorlar ama yeterli değil ve tüm insanlar aileden birileri gibi ama yeterli değil (neye yarar)
Sayfa 149Kitabı okudu
Mustafa Kemal'in hem baba, hem de anne tarafından soyu "Evlad-ı Fatihan" yani Rumeli'nin fethinden sonra buraların Türkleştirilmesi için Anadolu'dan göçürülerek, iskân edilen "Yörük" veya "Türkmenler"dendir. Baba soyu, Karaman'dan gelerek Manastır Vilayeti'nin Debre-i Bala Sancağı'na bağlı Kocacık köyüne yerleştiler. Aile sonradan 1830'larda Selanık'e göç etmiştir Ali Riza Efendi, 1839'da Selanik'te dünyaya gelmiştir. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız Mehmet'in taşıdığı "kızıl" lakabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan "Kocacık"ın da gösterdiği üzere; Mustafa Kemal'in baba tarafından soyu Anadolu'nun da Türkleşmesinde önemli roller oynayan "Kızıl-Oğuz Türkmenleri"nden gelmektedir. Anne soyu da Fatih Sultan Mehmet döneminde Konya, Karaman civarından Rumeli'ye göçürülüp, iskân edilmiş olan Yörüklerdendir. Bu sebeple aileye "Konyarlar" da denilmektedir. Tamamen Türk olan Vodina Sancağı'na bağlı Sarıgöl nahiyesine yerleşen aile; sonradan Selanik yakınlarındaki Lankaza'ya geçmiştir.
Sayfa 23 - Truva YayınlarıKitabı okudu
Görenler şu fakîre bak buna bir der-be-der derler Gezer âlemde beyhûde cihândan bî-haber derler Ne tesbîh ne ibâdeti ne savm ne selâtı var Gâhî deli gâhî uslu gâhî sekran gezer derler Kazârâ meclis-i nâdâna varsam rağbet etmezler Bu nereden geldi buraya bunu görmek zarâr derler Eger keyfsiz olup yatsam gelip yanıma münkirler Sorarlar hâtırım
136 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.