Sevgi ve sınırlarla,sıcaklık ve sonuçlarla anne babalık etmek,kendine güvenen ve hayatlarının kontrolüne sahip olduğu bilincini taşıyan çocukların yetişmesini sağlar.
Papa Eftim'e Neden Baba Eftim Deniliyor?
Papa Eftim'in torunu ve Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, kendisiyle yaptığımız görüşme sırasında sormuş olduğumuz "Neden Baba Eftim? Papa Eftim'e gerek Atatürk gerek Alparslan Türkeş gerekse diğer devlet adamları neden 'Baba' diyerek hitap ediyorlardı? Papa Eftim bu sevgi ve saygıyı nasıl
Reklam
Analık - babalık kanunları
İffeti korumanın evlenmekten başka bir çaresi yoktur.
Sayfa 129 - Tahlil YayınlarıKitabı okudu
Araştırmaların sonuçlarından görülüyor ki bebeklikten itibaren kolları sıvayıp babalık yapanların "babaya doymuş" çocukları, daha girişimci, daha güvenli, yabancılarla ilişkilerinde daha başarılı oluyorlar.
“Kötü anne babalık, ‘iyi evlat’ ol­maya çalışmaktan çıkar.”
210 syf.
·
Puan vermedi
Selammm size harika bir bilim kurgu kitabı önerisi ile geldim. Geriye Doğan 5/5 Normalde çok Bilim Kurgu okuyan birisi olmadığım için biraz yadırgadım ama daha sonra kolayca adapte olabildim. Kitap Cem ile başlıyor. Cem; boşanmış, kızına babalık, eşine kocalık yapamamış bir karakter. Asıl olayların başlangıcı ise para karşılığında tuttuğu hayat kadınıyla geçirdiği gecenin sabahında evine giren üç tane adamla birlikte oluşuyor. Cem adamlar tarafından bayıltıldıktan sonra kendisini bir geminin üzerinde buluyor. Asıl tuhafı ise yanındaki kadının ismi ona kendisini tanıttığından farklı. Adamlar bir teklifle gelirler. Teklif onların sanki hiç var olmamış gibi yaşamalarıyla alakalıdır. Geçmişe gitmeleri ve bir kişiyi ele geçirmeleri istenir. Ya geçmişe gidecek ve kendi benliğini tamamen kaybedecek ya da sefil hayatına devam edecektir.
Geriye Doğan
Geriye DoğanHasan Bulut · Otontik Kitap · 20247 okunma
Reklam
ikisi de biribirlerinden okadar ayrı alemlerde yaşıyor, öyle uzaklardan bakıyorlardı ki aradaki boşluğun sadece kelimede kalan bir babalık ve oğulluk­la dolması imkansızdı.
"Yüzünde çiçek açtırmadığınız insanların en son mezarında da çiçek açtırmayın." Ben bunu yaşadım ve çokta sinir oldum. Yaşarken -kim olursa olsun- acısı ve yarası olduğunuz insanların mezarında size gözyaşı dökmek bile hak değil ki daha mezarına çiçek koymak? Hayırdır öldürdüğünüz mutluluklarını bir çiçekle mi kapatmaya çalışıyorsunuz?
ZAMAN GÖSTERECEK OLACAKLARI
Şimdi anlatacağım bu öykü, ünlü Çin düşünürü Lao Tzu'nun zamanında geçer. Lao Tzu, bu öyküyü çok sever ve anlatırmış. Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.
MUHAMM ET İbrahim Aleyhisselam oğlu Hz. İsmail'e duyduğu babalık sevgisiyle uykuya dalar. Rüyasında Hz. İsmail'i kurban ederken görür. Uyanınca hanımı Hz. Hacer'in yanına gider. Ey Hacer der, gözümün nu­ ru İsmail'e en güzel elbiselerini giydir, saçını tara, onu bir dostun ziyaretine götüreceğim. Bir bıçakla ip de ge­ tir. Bıçak ve iple bu nasıl misafirliğe gidiş diye sorar Hz. Hacer. İbrahim Aleyhisselam hiç yalan söyleme­ miş kişidir. Rabbim emretti, İsmail'i kurban edeceğim diyerek gördüğü rüyasını anlahr. Eğer Allahü-teala emretmişse, ona bin can feda olsun diye karşılık verir Hz. Hacer. Oğluyla birlikte yollara düşerler. Dağın ba­ şında İbrahim Aleyhisselam dur u r. İsmail'e Allahü-te­ alanın emriyle onu kurban edeceğini söyler. Hz. İsma­ il eğer bu Rabbin emriyse, Rabbine kavuşacağı için se­ vinç duyduğunu dile getirir. Ama der, kendi elinle oğ­ lunu kurban etmek yüreğine ağır gelebilir. Onun için üç arzum var. Birincisi ellerimi ve ayaklarımı sıkı bağ­ la, belki gırtlağım hançerine dayanamaz, elimi ayağı­ mı oynahr seni üzerim. İkincisi beni yüzü koyun yatır, yüzümü görme, ben de yüzünü görmeyeyim ki, belki senin babalık sevgin harekete geçer, ikimiz de görevi­ mizi yerine getirmekte kusur ederiz. Üçüncüsü, an­ nem beni görmemeye dayanamaz, onu teselli et ve iyi­ likte bulun. Bu sözler üzerine melekler ağlar. İbrahim Aleyhisselam gözyaşları içinde besmele çeker, hançerini Hz. İsmail'in boğazına dayar ...
Sayfa 110 - Mitos Boyut yayınları 2011Kitabı okudu
Reklam
Bir adam, kendisinin en ufak bir babalık şansı yoksa anneliği neden umursasın ki?
Medeniyet, bilhâssa anneliği aşağılamıştır. Hiç tereddüt etmeden satıcı, manken, eğitici (diğer çocuklara), sekreter, temizlikçi gibi meslekleri annelik vazifesine tercih etmiştir. Medeniyet, anneliği kölelik ilan etmiş ve kadına bundan kurtuluş vadetmiştir. Medeniyet, kaç kadını aileden ve çocuktan ayırarak( ona göre özgürleştirerek) bir memur ya da işçi yaptığı ile ilgili bilgileri büyük bir gururla ilan etmektedir. Bunun tam tersine bütün kültür, ezelden beri anneyi yüceltmiştir. Anneyi bir sembol, bir sır, kutsal bir varlık addetmiştir. Kreşlerle birlikte huzur evleri de gelmektedir. İkisi de aynı düzenin bir parçasıdır ve aynı çözümün iki ayrı aşamasını temsil etmektedir. Kreşler ve huzurevleri suni doğumu ve suni ölümü çağrıştırmaktadır. İkisinin de özelliği konforunu ön planda olması, sevgi ve sıcaklığın bertaraf edilmesidir. İkisi de aileye muhalif konumda yer almakta ve insan hayatında kadının rolünün değişmesinin bir sonucu olarak karşınızda durmaktadır. İkisinin de ortak öncülü anne babalık ilişkisini adım adım bertaraf etmektir. Çocuklar kreşte anne babasızdır, huzurevlerinde anne babalar evlatsızdır. İkisi de medeniyetin 'harikulade(!)' ürünlerdir ve her ütopyanın idealidir.
Sayfa 303Kitabı okudu
Akşamları iki portakalla ,iki kemik pirzola getirip oyuncaklar,giysiler alan,bunlarla babalık görevini yerine getirdiklerini sanan babalara benziyceksin sen de benzedin bile
Sayfa 149Kitabı okudu
184 syf.
9/10 puan verdi
İnsancıklar—Bir caddede karşılıklı pansiyon dairelerde yaşayan fakir iki kişinin mektuplaşmalarını anlatıyor. İlerleyen mektuplaşmalarda karakterlerin hikayelerine daha derinden değiniliyor, fakirliği cümleler ile gözler önüne sererken bu duyguyu size adeta tattırıyor Dostoyevski. Bu karakterlerden birisi bazen aşk sözleri ile bazen de çocukça davranış ve şikayetlerle dolu mektupları yazanlardan birisi Makar Devuşkin. Çok da eğitimli olmayan, dar gelirli bir katip olmasına rağmen öksüz kalmış bir genç kadına hem maddi yardımda bulunup hem de yarenlik ve babalık eden gururlu bir adam. Bu adamın yalnızlığından ötürü bağlandığı genç kadın Varenka Dobroselova ise görece daha eğitimli ve kibar fakat yardıma muhtaç, çaresiz bi genç kız. Bu iki insanın, birbirlerine yazdıkları gün be gün mektuplarda, başlarına gelen olan biteni anlatmasıyla gözümüzün önünden pek çok farklı karakterin geçidi başlıyor. Dostoyevski’nin ilk romanı olması nedeniyle okuduğum bu roman da olayların mektup örgüsünde geçmesi ve her mektupta fakirliği çaresizliği kalbimin derinliklerinde hissetmem nedeniyle o kadar çok sevdim ki ! Çaresizliği anlatan durumları günümüzde yaşıyor olmamız da ayrı bir konu!!! Sizler de bu eseri okumalısınız diye düşünüyorum…
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202361,7bin okunma