Şeker Portakalı kitabını ikinci okuyuşum. Ikisinde de bambaşla duygulara sürüklendim. Küçük bir çocuğun kimsenin kendini anlamaması sonucu şeker portakalı fidesi ile arkadaşlık etmeye baslar. Şeker portakalı ile bambaşka hayal dünyasında yaşar ve başından geçen her olayı gelip ilk şeker portakalına anlatır. Küçük kahramanımız Zeze daha 5 yaşında olmasına rağmen çok akıllı, düşünçeli, duygusal, çalışkan ve çok yaramaz bir çocuktur. Bütün mahalle Zeze' nin yaramazlıklarından bıkmıştır. Zeze yoksul ve kalabalık bir ailede yaşamaktadır. Küçük kahramanımız bir çok kez haksız yere ailesinin onu anlamaması ve dinlemeden ona şiddet uygulaması sonucu büyük acılar çekmiştir. Ve şöyle der; onları öldürecegim, sevmeyerek kalbimde öldürecegim der. Bu kadar kötülüğün içinde kendine bir arkadaş daha bulmuştur. Bu kişi onun tabiri ile Portugodur. Onunla herşeyi konuşur ve çok güzel vakit geçirirler. Aralarında öyle bir bağ oluştu ki sanki baba ile oğul gibi hatta Zeze derki, babamı seçme imkanım olsa babam sen ol isterdim. Birgün Portugo' nun başına çok kötü bir olay gelir ve hayatını kaybeder. Zeze büyük bir şok geçirir. Günlerce kendine gelemez herkes onunda öleceğini düşünüyor ve başından ayrılmazlar. Belli bir zaman geçince yavaş yavaş kendini toplar ama asla eski Zeze olmaz. Zeze seyesinde bir çok çocuğu belki daha iyi anlayıp sevgi ile kocaklayacağiz.
Bize kattıkların için teşekkürler Zeze:)
Keyifli okumalar