"Şimdi yani abicim, ne olacak bu demokrasi gelince memlekete, onu de bir hele?"
"Ne olacağı var mı?" dedi babam keyifle. "Hepimiz özgür olacağız."
"Nasıl yani? Bizim karı da mı özgür olacak?"
Ey koca Sokrates! Ey Platon! Kalkın yattığınız yerden de, insanoğlunun ikibinbeşyüz yıllık demokrasi idealini tek bir soruyla yerle bir eden şu büyük düşünüre şapka çıkarın. Onca kafa yordunuz, onca dil döktünüz demokrasi denen şeytan icadının tehlikeleri hakkında amma velakin bu topraklara kim bilir hangi kadim çağda çalınmış, kendisi hiç değişmezken her şeyi kendisine dönüştüren o tadına doyulmaz mayanın şuuruyla dillendirilmiş şu itiraz gelmedi aklınıza. Eğilin irfanımızın yüceliği karşısında ve artık teslim edin hakkımızı: Siz giderken biz çoktan dönmüştük, siz yoğurt nedir bilmezken biz Anadolu'nun göllerini mayalıyorduk.
"En güzel hatıralarım genelde cumartesi günleri olmuştur. Okula gitmek için gün ağarmadan kalkmak zorunda değildim. Gözümü açtığımda güneş en tepede parıldar. O yüzden cumartesi günleri hep güneşli olurmuş gibi gelir bana. Bazen ailem uyanmadan uyanmış çizgi film izler olurum, bazen babam beni uyandırır. Birlikte cumartesi pazarına gideriz.
Evet, annem öldü. Beni bu hayatta koşulsuz seven tek insan da beni bırakıp gitti. Hayır, bir suçlama yok bu cümlede. Ben bu hayatta en çok anneme kızdım. Beni bu hayatta en çok annem affetti. Belki affetmesi bile gerekmedi. Ben hep onun küçük yaramaz oğluydum çünkü.
Artık kimsenin küçük yaramaz oğlu olamayacağım. Artık kimseye sınırsızca kapris
Merhaba baba. Bilirim senin kitapla edebiyatla vs işin olmaz. Elinde basılı bir yayın hiç görmedim. Kitabın olmadığı okunmadığı bir evde büyüdüm ben. Benim ise okumaya olan tutkum hayatımın senin de şahitlik ettiğin ağır depresyonlarla sarsıldığı bir dönem de başladı. Bunun literatürde bir de adı varmış biliyor musun ? Biblioterapi…İnsanın
Ayşe oğlunun yanaklarını okşadı. Bu sefer Tosun sorulmadan konuştu:
– babam da beni okşadı..
– sonra ne yaptı?
– gitti.
– giderken ne dedi?
– beni unutma, dedi.
Ayşe ağlamaklı olmuştu. Artık Tosun’la bir akran gibi konuşuyordu:
– baban gelecek mi?
– gelecek…
– ne zaman?
– ben subay olunca gelecek…
– bunların hepsini baban mı söyledi?
– babam söyledi.
Zaman, çok hızlı akıp gidiyor. Daha dün, hedefimi belirlerken bugün o hedefime giden yol için yola çıkıyorduk. Ben, Buse ve Ezgi üçümüz beraber polis okuluna gidiyorduk Ankara'ya... Yuvamız olan İstanbul'u bırakıp... Ama herşey bizim için daha farklı olacak şehrimiz, bile değişirken değişmeyecek tek şey arkadaşlıklarımız olacak...
19.02.2024
Kitabın adı:Babam General Kâzım Dirik ve Ben
Yazarın adı:Orhan Dirik
Sayfa sayısı:152
Yazarımız Öncelikle babasını anlatmış babası kim mi Kurtuluş Savaşı'nın önemli generallerinden İttihat Terakki cemiyetinin ilk üyelerinden ve Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919 günü 9. Ordu müfettişi olarak göreve giderken yanındaki kişilerden biri olan Kazım Dirik birçok görevlerde bulunmuş 60 yıl çeşitli görevlerde çalışmış . Kurtuluş Savaşında değişik cephelerde savaşmış.
Oğlu küçük yaşta okumak için yurt dışına gitmiş Kurtuluş Savaşı'nın generallerinden kazım Dirik'in oğlu olmakla gurur duymaktadır kim duymaz ki...
Dolu dolu yaşıyorum hayatı.
Severek, isteyerek, gülerek, pozitif kalarak.
Kimseyi kırmadan, kimseyi inciltmeden, güleryüz göstererekten, empati kuraraktan yaşamayı seviyorum.
Hayata karşı, her zaman Güleryüzle baktım, sabahları yataktan kalkarken, gülerek uyandım, işe giderken herkese günaydınnnn 🫠 diyerek başladım işe..
Varsın olmasın hayatımda bazen çok istediğim şeyler. Ben şükretmesini bildim. Hayatımda olan ailem, annem, babam, ablam, abim, akrabalarım, bana değer veren dostlar, arkadaşlar, değerli hissettiren kişiler var hayatımda.
Onlar her zaman var olsun. Gerisi hiç önemli değil.
Tebessüm etmeyi, gülmeyi, pozitif kalmayı adet edinin arkadaşlar.
"Şehitler ölmez diye bağırıp durmuşlardı cenaze boyunca. Şehitler ölmüyorsa benim babam neredeydi?"
Az önce pınar başından bulanır çaldı bir sosyal medya gönderisinde ve dedim benim kitaba yorum yazıp içimi dökmem lazım. Bu türkünün kitapta anlamı çok büyük. İnceleme yazmaya başladığımdan beri hepsini kitap biter bitmez yapıyorum ki
Babam evde yoksa, okula giderken mahallemizdeki bakkalımızdan harçlık alabileceğimizi biliyorduk. Şimdi "bir çocuğun marketten harçlık isteyebilmesi" fikrine ne kadar uzak duruyorsak, hayat o kadar acımasız ve mekanik bir hale dönmüş demektir.