"Torunum için," dedi babam düşler aleminde. "Bin yıl dayanacak. Dünyada hiç bir kuvvet yıkamayacak bu şömineyi. Los Angeles'da yıkılacak en son şey olacak bu şömine." Sahneyi kafamda canlandırdım; değil bin yıl, sadece on ya da on beş yıl sonra evimizi yıkıp otopark yapmışlar, arabalar girip çıkıyor ama sürekli şöminenin etrafından dolanmak zorundalar, çünkü tüm çabalara rağmen şömineyi yıkmak mümkün olmamış.
Annem kaygılanmaya başlamıştı artık. Madenle ilgili felaket önsezisi gerçekleşiyordu. Babam yorgun ve melankolik görünüyor, her şeye sinirlenip bağırıyordu. Annem Frank Gagliano'yu suçluyor, maden ocağını kötü niyetli bir ateistin iyi bir Hırıstiyan'ı bol şarapla baştan çıkarmak için kullandığı dağın ortasında bir delik olarak görüyordu.
Reklam
Babam hayattayken bile sevmediğim bir evde yaşıyorduk. Hep evden kaçmayı ya da ev değiştirmeyi düşlerdim. Farklı olsaydı eve dönmenin nasıl bir duygu olacağını merak etmişimdir hep, ama farklı kılmak için ne yapmam gerektiğini hiçbir zaman keşfedemedim.
San Elma Lisesi. Kırmızı tuğla. Görkemli taş merdivenler. Babam elleri arkasında, gözlerini kısmış puro dumanının arasından biz çocukların "görünmez mucize" adını taktığı şeye bakıyor. "Fark ettin mi?" Başımı sallıyorum. Lanet bir okul işte. "Dikkatli bak. Göremezsin. Asla göremezsin, ama ben sana göstereceğim." Gözlerim binanın girişindeki yazıya kayıyor. SAN ELMO LİSESİ. 1936. "O değil! " diyor sinirlenerek. "Binaya bak! Nedir özelliği?" "Sen yaptın." "Başka? Nedir görmediğin?" "Görmüyorsam nasıl bilebilirim?" "Görebilirsin. Kafanı kullanırsan görebilirsin." Gidip okulun duvarına dokunuyorum, biraz oraya biraz buraya; aptalca bir oyun oynuyorum, egosunu tatmin etmek için beni çıkardığı yolculuktan iyice sıkılmışım artık. " Hiçbir şey göremiyorum." "Dört deprem geçirmiş bir bina var karşında. Şimdi, dikkatli bak.
Babam hiçbir zaman çocuk istemedi. Duvarcı ve taşçı çırakları istedi. Onların yerine bir yazar, bir banka memuru, evli bir kız evlat ve bir demiryolu makasçısı ile buldu kendini. B ir anlamda oğullarını taş ustası yapmayı taşı yontmak için kullandığı yöntemle denedi; örseleyerek. Başarısız oldu, tabii ki, çünkü örseleyerek zanaat aşkından uzaklaştırdı bizi. Çocukluğumuzda büyük bir düşü vardı Nick Molise 'nin, muhteşem bir geleceğin parıltısı çakmıştı beyninde : MOLISE VE OGULLARI, TAŞÇILIK LTD.
"Ağladım babam için, bütün babalar için; oğulları için..."
Reklam
159 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Babam'a...
Babasıyla sonsuza dek sürecek kavgası olan, uğradığı her başarısızlığı, yaşadığı her terk edilişi onun yokluğuna, sergilediği her kötü davranışı ondan gördüğü davranışlara bağlayan, ondan hem nefret eden hem çok seven, özleyen bir adamın incelemesi bu. Üzümün kardeşliği beni çok derinden etkileyen, sarsan ve kendimden çokça bir şeyler bulduğum bir kitap oldu. Baba oğul iliskisi, darmadağın bir ailenin hikayesinden ziyade, babasına besledigi karmaşık duyguları arasında çaresiz kalan bir adamın da öyküsünü okudum. Girişte de belirttiğim gibi belki birazda kendi dertlerimle harmanladığım için bu kitabı olması gerekenden fazla da etkilenmiş olabilirim bilmiyorum, umursamıyorum da. Hayatı çok fazla kafaya taktiginiz zaman gazı kaçıyor. Çok önemli sağlık sorunları olmadığı sürece hayatı sallayan bir adam ol(a)madım hiçbir zaman ama en mutlu olduğum ya da en yalnız hissettiğim anlarımda, sinsi bir bıçak gibi saplanıyor baba o s.kindirik yokluğun. Ve ben bir kere daha nefret ediyorum senden! Ve ben bir kere daha özlüyorum seni ! Ve ben bir kere daha bizi terketmiş değilde, ölmüş olmanı diliyorum. O zaman belki bilirdim, yaşasaydın bizim için elinden geleni yapacağına ve sığınırdım yokluğunun 'ölüm' gibi zorunlu bir nedenden ötürü oluşuna. İşte o zaman avuturdum belki kendimi, belki o zaman bu kadar öfkeli olmazdım, hayata, her şeye ve herkese karşı... Biliyorum bu incelemeden çok bir iç dökmeye döndü ama s.kimde bile değil! Yine de varlığınla ve yokluğunla beni ben yaptığın için sana teşekkür ederim. Başka türlü bir adam olmayı istemezdim belki bende. Hoşçakal baba...
Üzümün Kardeşliği
Üzümün KardeşliğiJohn Fante · Parantez Yayınları · 2003356 okunma
yolcu uçağı geçti üstümden, kırmızı yeşil ışıkları yanıp sönüyordu. Karımı özle­miştim, eve dönmek istiyor ve babam için endişe duyuyordum. Karar verdim: Babamı bulacak, eve getirecek ve o uçağa bine­cektim.
Babam genellikle hı­zını keserdi, ama oğul eve dönmüştü, bu da kuralları yumuşat­mak için geçerli nedendi.
Babamın elleri gibi hasarlı ve çarpıktı; hayatının bir parçası, tuhaf bir biçimde köhne; uzak bir ülkeden, Toricella Peligna'dan gelmiş gibi. Sarılıp ağzımla öptüm ve ağladım babam için, bütün babalar için; oğullar için de, böyle bir zamandan hayatta oldukları için; ve kendim için, çünkü artık Kaliforniya'ya gitmekten başka çarem yoktu; sözüme sahip çıkmak zorundaydım.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Neyse, şimdi bugüne kadar okuduğum en iyi romanlar listem şöyle: 1- Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı- Romain Gray 2-Ay Sarayı-Paul Aster 3, 4-Ekmek Arası ve Factotum - Charles Bukowski (Devam romanlar sayılabilirler. Ama birini seçmem gerekirse Ekmek Arası'nı seçerdim.)
Sayfa 270Kitabı okudu
"sarılıp ağzımla öptüm ve ağladım babam için, bütün babalar için; oğullar için de, böyle bir zamandan hayatta oldukları için; ve kendim için, çünkü artık kaliforniya'ya gitmekten başka çarem yoktu..."
Sayfa 107Kitabı okudu
Ağladım babam için, bütün babalar için; oğullar için de, böyle bir zamanda hayatta oldukları için; ve kendim için
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.