Bu arada şunu da belirteyim, ben dokuz yaşındayken, babamdan tabanca istedim. Trabzon’da tabanca meşhurdur.“ Tamam oğlum, “dedi. Ertesi akşam hediye getirdi kutudan. “Oğlum al tabancanı, “ dedi. Çok sevindim. Hemen açtım kutuyu, küçük bir kutu,baktım ki bir dolmakalem. Pelikan marka bir dolmakalem.” Oğlum senin silahın budur,” dedi. “En büyük silah budur,” dedi. Şimdi anlıyorum ne kadar doğru bir mesaj verdiğini babamın.
Milliyetçilik çizgim, aşırılıklarım zamanla törpülenmiş olsa bile hiç değişmedi. Nasıl ve ne zaman milliyetçi oldum? Önce küçüklüğümden beri aile ortamından ve babamdan gelen telkinler ve hatıralar var. Tabii Atatürk’ün üzerimizden eksilmeyen etkisi... Milli Mücadele anıları... Bütün bunlar “milliyetçilik” adı konmadan Türklüğe ve bu vatana olan bağlılığımı oluşturdu. Okumaya başladıktan sonra, M. Faruk Gürtunca’nın yayınladığı Çocuk Sesi ve Afacan dergilerinde, özellikle Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun Türk tarihi ve Orta Asya Türkleri hakkındaki romanları ve yazıları beni çok etkilemişti. Babamın dayı oğlu Muzaffer Kılıç (biz ona Muzaffer Amca derdik) tam kan Abhaz olduğu halde bana adıyla sanıyla Türklük ve Türk milliyetçiliği şuurunu aşılamıştır. Tabii babam da...
Kemal Varol'un Babamın Bağlaması adlı eseri, yazarın samimi ve dokunaklı bir üslupla kaleme aldığı romanlarından biridir. Kitap, bir babanın ve onun bağlamasıyla şekillenen hikayesini anlatır. Babasının hayatı ve müziği üzerinden geçmişin izlerini süren anlatıcı, hem babasıyla hem de kendi kökleriyle yüzleşir.
Roman, hem bireysel hem de toplumsal anlamda derinlikli bir bakış sunar. Aile bağları, kültürel miras, baba-oğul ilişkisi ve müziğin birleştirici gücü, kitabın ana temaları arasında yer alır. Ayrıca, Anadolu’nun kültürel zenginlikleri ve bağlamanın o topraklardaki anlamı, hikayeye etkileyici bir fon oluşturur.
Eser, duygusal bir yolculuk sunarken, aynı zamanda okuru kendi anıları ve ailesel bağları üzerine düşünmeye teşvik eder.
Vaktiyle babamın babası, halama düğün armağanı olarak bir ev vermiş. Halam çocuksuz ölünce, bir dairesi amcama, bir dairesi bana verilmek üzere, o ev apartman haline getirilirken, tesadüfen o sırada yoldan geçen Aziz Nesin deniz manzaralı yeni yapılan apartmana bakmış bakmış, "kim bilir hangi talihli pezevenk burada oturacak" demiş kendi kendine. Orada benim oturduğumu öğrenince, "aman ne güzel! Demek o talihli pezevenk senmişsin!" diye çok sevinmişti.