İnsanlar hile ve üçkâğıtçılıkta o kadar ustalaşmışlar ki şeytanın bu konudaki şöhreti unutulup gitmiş.
Aşk ile yaklaşılan her şeyden sonuç alınabilir ama şiddetle görülen iş hedeften sapar.
Reklam
Bütün somutlar ancak soyut için olmalı, bütün maddeler mânâ uğruna harcanmalıydı bana göre.
İnsanların yüreklerinde titreyişler yoksa başkalarına karşı nasıl merhametli olabilirlerdi ki!..
Herkes kendi kaderini yalnız başına yaşıyordu ve ömür bir yanıştan ibaretti.
Dünyaya aldanma, süsüne kapılma. Dünya insanın gölgesi gibidir; ona sırtını dönersen peşinden gelir de, peşine düşersen hep önünden kaçar.
Reklam
Kimsesiz hiç kimse yok herkesin var kimsesi, Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi.. Ruşeni
En uzun gecenin hangisi olduğunu ne müneccim ne de takvim bilir Gam tutkunlarına sor ki geceler kaç saattir..!
Dünya gerçekten değişiyordu, iyi de, onu yeniden şekillendirmek adına masum insanların ölümü göze alınmalı mıydı?
Reklam
En uzun gecenin hangisi olduğunu ne müneccim, ne de takvim yapanlar bilir...Gam tutkunlarına sor ki geceler kaç saattir!..
Fuzuli
Azap çekiyordum ve azabın lezzet demek olan "azb" kökünden türemiş bir sözcük olduğunu biliyordum. Benim lezzetim azap içinde bile muhteşemdi bu yüzden.
Sayfa 323 - 324
Demek insanların ihtirasları bilimi boğmaya başlayınca gerçeklerden ziyade kurallar öne çıkıyor, hakikat yoldan sapmaya başlıyordu.
Sayfa 278
Bense, belirgin bir umuttan bile yoksunum. Gittiğim kentte hatıralarım var ama sevdiklerim artık yok kaderin ile hayallerim çakışacak mı yoksa çatışacak mı bilemiyorum.
Sayfa 200
Susmanın ve izlemenin erdem olduğunu, tanıklığın gerçeği, bilginin de acıyı çoğalttığını öğrenmiştim, ama çok hasret, çok acı, çok azap çekmiştim. İstanbul'da neyi özlemiştim yahut İstanbul'da acı hatıralardan başka beni bir bekleyen mi vardı; elbette hayır. Ama orası İstanbul idi.
Sayfa 198
Resim