Diğer herkesle rezilligini gizleyen bir duvar koyuyorsun arana ve seni sevmelerini sağlıyorsun. Ama gerçek arkadaşlara o rezilliği gösteriyorsun ve onlar bunu önemsiyorlar. O duvardan kurtulunca, daha çok bağlanıyoruz. O zaman bunu neden herkesle yapmıyoruz.
İnsanın hem bir çocuğu olması, hem de içinde yaşadığı dünyadan nefret etmesi olanaksız, çünkü onu bu dünyaya getiren biziz. O çocuk yüzünden dünyaya bağlanıyoruz, onun geleceğini düşünüyoruz, gürültüsüne patırtısına, davranışlarına isteyerek katlanıyoruz, onun önüne geçilemez saçmalıklarını ciddiye alıyoruz.
Reklam
Don Quijote’nin Türkçesi Don Kişot’tur
4: Don Quijote’nin Türkçesi Don Kişot’tur Hayır. Bu konuda iki tane kuralımız var. TDK’ye bağlanıyoruz: Latin harflerini kullanan dillerdeki özel adlar özgün biçimleriyle yazılır: Beethoven, Byron, Cervantes, Chopin, Eminescu, Grimm,
Ağaçkakan YayınlarıKitabı okuyacak
Aşka bağlanmak
Aşka bağlanmak Neden aşık oluyoruz? Yada neden bir başkasına bağlanıyoruz? Beyinde üretilen önemli bir hormon olan oksitosin bağlanma ve söz verme ile alakalıymış. İşte aşık olduğumuzda, empatik davrandığımızda beynin duygusal merkezleri daha fazla oksitosin salgılıyormuş. Doğal olarak kadınlarda bir anne bebeğini emzirdiğinde üretilen ve yeni doğan ile anne arasında cinsel olmayan bir sözleşmeyi oluşturan bu kimyasal yüksek seviyede varmış. Genellikle erkeklerde düşük… Evliliği canlı tutan duygusal anlamda bağlanma hissetmelerini kolaylaştıran oksitosin seviyesini beş kez yükseltmesine sebep oluyormuş. Babalar çocuklarını yetiştirmeye yardım etmek için daha fazlasıyla, yapışıp kalıyorlarmış. Oksitosin sadece el sıkışırken ya da sevişirken dokunmayla uyarılabiliyormuş. Şimdi yabancı insanlarla tokalaşmasak mı ne? Yabancı insanlarla tokalaşmasanız da kendi çocuklarınıza dokunun. Bağlılığınız artsın efendim. Sakın eşinizin elini bırakmayın.
Sayfa 8 - Alfa psikoloji yayınlarıKitabı okudu
Tek içimlik sen
Yaşıyoruz hiçbir şey olmamış gibi hiç sevmemiş gibi hiç bağlanmamış gibi ve bir çok benzettiğimiz gibi daha. Hayat insana imtihanı değilde yaşamayı ögretiyor sen ise imtihanın olduğuna inanarak kendini teselli ediyorsun. Kaderde bu varmış yok yok kısmet değilmiş diyoruz. Sonra yeni bir ten yeni bir koku  yeni bir ayrılık ve yeni bir acı yaşıyoruz. Biz sevmiyoruz biz bağlanıyoruz yok sonra aşık olduk diyoruz yok kendimden çok seviyorum diyoruz tabi zaten çok sevdiğimiz için bizi  bırakıyorlar. Bağlanmak bencillik sevgi ise fedakarlık getirir. Burada ki farkı anlayamadığımız için bir piç gibi düştüğümüz yalnızlıkta bizi yalnız bırakanı düşünüyoruz üstüne üzülüyoruz sonra seviyoruz sonra nefret ediyoruz ve sonrasında... Hiçbir şey yokmuş gibi hayatımıza bakıyoruz  vay be hani seviyorduk hani ölüyorduk ? Ne oldu ? Sonra anlıyoruz ki özne yerine koyduklarımızın ne kadar özensiz olduğunu ve hayatın bir tek kendimizden ibaret olduğunu...
Gerçekten çok gülünç bir durumdayız. Sadece hayat boyu bizi yiyip bitiren değil ,aslında HİÇBİR ŞEY de anlam olmadığından ama bizim HER ŞEYDE anlam aradığımızdan dolayı komiğiz. Dönüp dolaşıp bize acı veren şeyleri bulup onlara anlam yüklüyoruz, çünkü hiçbir şey baki değil, ama biz boşu boşuna bağlanıyoruz.Elimizden alındığında da acılara gömülüyoruz. İşte tam bir insanlık hali.
Reklam
376 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Ne güzel bir kitap okudum ben böyle. https://1000kitap.com/LevAndrey ille de oku dediğinde kimmiş bu https://1000kitap.com/yazar/Ismail-Guzelsoy dedim, burun kıvırdım. Yazarı hiç duymamıştım. Neyse tavsiyesine uyup aldım kitabı, iyi ki de aldım ve güzel yazarla tanıştım. Yazarın böyle iyi yazarken,böyle az bilinir olmasına da şaşırdım. Kitabın ilk sayfalarında sizi iki karga karşıladığında, ne bu böyle fablın içine mi düştüm ya da "3 gözlü kuzgun"a mı bağlanıyoruz diyebilirsiniz. Böyle anlamlandırmaya çalışırken kendinizi birden hikayenin içinde buluveriyorsunuz. Iğdır'dan İstanbul'a,sihirbazlıktan tıbbi ilimlere uzanan bol hikayeli,fantastik-romantik-dramatik bol çeşnili,bol karakterli bir kitap okuyorsunuz. Kitap boyunca pek çok yerde ve pek çok farklı şekilde ölüm teması var. Sanırım yazarın sormak istediği de ya da söylemek istediği de, her şeyin sonunda ölüm varsa hayat onca mücadeleye,sevmeye, dostluk kurmaya, böyle uğraşıp çırpınmaya değer mi? (Değmez...). Bir kargalar,bir Doslar,bir edip derken ölüme çare mi buluyoruz,ölüyor muyuz derken tüm hikayeler muazzam şekilde birbirine bağlanıveriyor, kitap bitivermiş ve tadı damağınızda kalmış oluveriyor. Masal tadında giden,her bir karakterini ayrı bir sevdiğim(Sadere favorim olsa da.) bu kitabı herkese tavsiye ederim. Dipnot : Kitapla ya da kitabın konusuyla hiç alakası olmamasına rağmen kitabın adı her geçtiğinde dilime dolanan şarkı için buyrunuz : youtube.com/watch?v=kNZjA_r...
Değmez
Değmezİsmail Güzelsoy · Doğan Kitap · 2015478 okunma
Hiçliğin ortasında yaşıyoruz. Bir hevesle yaşama tutunuyor, bir sebep buluyoruz. O'na alışıyor, hiç gitmeyecekmiş gibi bağlanıyoruz. Ama unutuyoruz hiçliğin ortasında yaşadığımızı. Birden, bir acı kaplıyor bedenimizi. İşte o zaman hatırlıyoruz, Hiçliğin ortasında savrulan bir yelkenli olduğumuzu... İşte o zaman anlıyoruz, Hiçliğin ortasında koskoca bir HİÇ olduğumuzu...
İnsanın hem bir çocuğu olması, hem de içinde yaşadığı dünyadan nefret etmesi olanaksız, çünkü onu bu dünyaya getiren biziz. O çocuk yüzünden dünyaya bağlanıyoruz, onun geleceğini düşünüyoruz, gürültüsüne patırtısına, davranışlarına isteyerek katlanıyoruz, onun önüne geçilemez saçmalıklarını ciddiye alıyoruz. Sen, ölmekle, beni seninle birlikte olma zevkinden yoksun bıraktın, ama aynı zamanda da özgür kıldın. Sevmediğim bir dünya ile yüz yüze, özgür bıraktın beni. Ve bu dünyayı sevmediğimi söyleyebiliyorsam bu, sen artık yanımda olmadığın için.
Sayfa 52
milyarlarca kullanıcı bağlanıyor dünyaya, oyunun amacı belli hayatta kalma, iyi ama nereden bağlanıyoruz bu oyuna, kabirden mi acaba?
654 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.