Yakut kabilelerinin kutsal atalan olan hayvanlar arasında başlıca şunları sayarlar:Beyaz lekeleri olan at, karga, kuğu, atmaca, kartal, turna, boz inek v.g. Bilhassa ayaklarında ve başlarında bir parça beyazlık bulunan inekler, çok kutsal sayılırlardı.
Gökten ışık inmesi, daha ziyade Uygurlarm Bögü-Kağan zamanında, yani M.S. 763 senesinde kabul ettikleri Mani dini ile ilgili bir motif olsa gerektir. Şamanizm’de de gökten ışık inme olayları yok de­ğildir. Fakat bu konu üzerinde Mani dininde olduğu gibi büyük bir edebiyat yoktur. Bir çok Çin İmparatorlarının anneleri de gökten böyle ışık inmesi yolu ile gebe kalmışlardı. Kuzey Çin’de Liao Sülâlesini (M.S. 907-1119) kuran, Proto-Moğol Kitan asıllı ilk İmparator A-Pao-chi de, annesinin üzerine düşen böyle bir ışıkla doğmuş idi. Cengiz-Hanın atalarından Alan-Ko'a'um üzerine inerek, kadını gebe bırakan ışık da hepimizce bilinen bir şeydir
Reklam
Ölü Gömme Adetleri
Meşhur seyyah Rubruk Kumanların ölü gömme âdetleri hakkında bize şu bilgileri vermektedir: "Kumanlar ölülerinin üzerine büyük bir tepecik yaparlar ve onun üzerine de bir insan heykeli dikerlerdi. Heykelin yüzü daima doğuya doğru çevrilirdi. Heykel elini göğsünün üzerine götürerek bir kadeh tutardı. Zenginler büyük bir ehram da yaptırırlardı. Bu, bir nevi küçük bir evcikten ibaretti. Tuğladan evlere rastladığım gibi, bazan da o civarda hiç taş bulunmadığı halde taştan yapılmış kuleler gördüm. Henüz ölmüş birinin mezarının etrafina dikilmiş yüksek sırıkları üzerine on altı at derisi asılmıştı. Onları her biri, ayrı bir ciheti gösteriyordu. Mezara ölünün içmesi için kımız ve yemesi için de et koymuşlardı. Bundan başka hâtırasını yâdetmek için de bir şeyler söylüyorlardı. Başka bir yerdeki mezarın ciheti doğuya doğru idi. Büyük taş parçalarıyle inşa edilmişti. Bazısı dört köşe, bazısı ise yuvarlaktı. Mezar sathının etrafına dört uzun taş dikilmişti. Bunlar da ayrı ayrı cihetleri göstermekteydiler."
“ Büyük bir dağ yükselir, on iki gök katından “ Dağda bir kayın vardı, yapraklan altından, “ Kayının altmdaysa, küçük bir çukur vardı, “ Bir karış bile değil, o kadar yüzlek dardı. “ Bu çukur hep doluydu, kutsal hayat suyuyla, “ İçen ölmez olurdu, ebedi bir duyuyla, “ Altın bir kâse vardı, bu suyun tam başında, “ Bir de bekçi konmuştu, kimbilir kaç yaşmda, “ Ak-Sakal Tata denir, bu bekçinin adına, “ Tanrıca konmuş idi, bu kayının altına.
Ne hayat ağacı için ve ne de Hüma kuşunun gerçek tarifini bulmak için, burada vakit kaybetmiyeceğiz. Hangi büyük milletin mitolojisi vardır da, böyle büyük, kutsal ve efsanevi bir kuşa sahip değildir. Hindularm Soma adlı ölümsüzlük veren bitkisini getiren büyük kuşu da biliyoruz, îranlılann Sîmurg'’unu, Yunanlıların Phoenix’ini, Arapların
Şamanist olan Türk vc Moğol kavimlerinde de genel olarak, Güneş- Anne ve Ay-Baba’dan söz açılır. Yani Güneş dişi ve ay da erkek olarak düşünülmüştü. Bazan bunlara Ayhan ve Gün-Han adları da verilmiştir. Altaylarda ve Yenisey Nehri boylarında söylenen efsanelerde, erkek kahramanların çoğunun adı da Ay-Han'dır Türk mitolojisinde Ay'ın erkek, güneyin de dişi olduğunu söylemiştik. Buna rağmen aydan gebe kalma olayı Türk efsanelerinde çok nadirdir.
Reklam
1,000 öğeden 911 ile 920 arasındakiler gösteriliyor.