Öncelikle beni yoran bir kitap olduğunu söylemeliyim. Roman okur gibi içine gömülebileceğiniz bir kitap değil kesinlikle. Not defterim ve kalemimle makale okur havasında not alarak, altını çizerek, bilmediğim noktaları araştırıp öğrenerek ve salim bir kafayla okumaya çalıştığım bir kitap oldu. Bunda kitabın sıklıkla tıbbi terimler ve bilimsel
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, insan vücudu hala tam olarak çözülemeyen mucizelerle doludur. Öyle ki sadece fiziksel olarak değil psikolojik olarak da yaşadıklarımızdan etkileniyor. Çünkü vücudumuz uyumuyor.. Sessizce bizi dinliyor..
Yaptıklarımız, yapmadıklarımız, bastırdığımız her duygudan etkileniyor. Ve kendince cevaplar veriyor. Bu cevaplar basit bir karın ağrısı veya baş ağrısı da olabilir; kanser ve türevi birçok hastalık da olabilir.
O yüzden ne düşündüğümüze çok dikkat etmeliyiz. Hayır demeyi öğrenmeliyiz. İstemediğimiz bir şeyi yapmamalıyız. Başkalarının isteği bizimkinden önce gelmemelidir. Bu meslek seçiminde de olabilir, eş seçiminde de..
İnsanların hayatınıza karışmasına izin vermeyin! Çünkü bu hayat sizin!
Kitapta da geçtiği gibi "Hayatımı en derinlerde yatan doğrularıma göre mi, yoksa başka birisinin beklentilerini karşılamak için mi yaşıyorum?".. İşte bunun ayrımına vardığımız gün, özgürleştiğimiz gündür.
Bu kitapta bastırdığımız duyguların, yaptığımız stresin, diğerlerinin düşünce - isteklerine verdiğimiz değerin ve hayır diyememenin sonucu araştırmalarla desteklenerek anlatılıyor.
Hayır demek elinizde. Hayır demeyi öğrenin ve hayatınızı kendi doğrularınıza göre yaşayın!..
Gabor Maté, zihin ile beden arasında bir bütünlük olduğunu ve hastalıkların sadece fizyolojik sebeplerden kaynaklanmadığını, duygularla fizyoloji arasında ayrılmaz bir büyünlük olduğunu hastalarının hayat hikayeleri aracılığı ile aktarıyor. Bilimsel terim ve açıklamaların fazla olduğu kitap tıp ve psikoloji öğrencilerine daha fazla hitap etse de
Bu kitap stresin, özellikle de çocukluk yıllarımızdan gelen ve özbenliğimizin bir parçası zannedilebilecek kadar derin ve ustaca yerleştirilmiş şartlanmalar sonucunda bilinçsizce yarattığımız gizli streslerin sağlığımız üzerindeki etkilerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Peki stres hastalığa nasıl dönüşür?Duygusal stresin bedelleri
Çağımız hastalıkların temelinin stres olduğu gerçeğini farklı vakalar örnekleriyle göz önüne seriyor. Bağışıklık sistemi psikoloji sinir sistemimiz arasında ki yakın ilişki tıbbi patolojilerin de kaynağı olarak ele alınıyor. Bir sağlıkcı olarak bende bu konu da yazarla hemfikirim. Kırgın ve kaygılı günümüz insanı ileride karşılaşabileceği hastalıkların da bugünden inşa etmeye başlıyor. Sürekli pozitif onaylama gibi kişisel gelişimsel metotlarında insanı fazlasıyla hasta ettiğini düşünülünce, kişinin kendi bedenini anlaması, ona kafa yorması insanın geleceğini ve bugününü daha iyi yaşaması için kaçınılmaz olan bir realiteye dönüşüyor.
Paylaşımlarıma kısa bir bayram molası vermiş olsam da elbette #hercumaşiirgecesi rutinimin dışına çıkamazdım. Dün gece
sevilay bilbey #bahardüşü isimli #şiirkitabı ile konuğum oldu.Ve yine bir kez daha şiire sevdalanıp şiir peşinde koşmaya başladığım için teşekkür ettim kendi kendime. Hatta canım kendim bile dedim çünkü nefis bir kadın
Uzun zamandır listemde olan ve okumak istediğim bir kitaptı. Ancak bu kitabı bir roman gibi akıcı bir şekilde okumak istiyorsanız üzgünüm bu kitap o kitap değil. İçersinde hastaların hayatlarından ve hastalık geçmişlerinden de bahsedilmiş olsada bilimsel bir akademik makale okuduğunuzu hissettiğiniz zamanlar daha çok oluyor. Kitabı okurken
bol bol altını çizmek istediğim yer oldu.
Kitapta sıklıkta okuduğumuz şey stres. Dengemizi bozan şeyler neler; nelere hayır diyemiyoruz; neleri görmezden geliyoruz; bedenimiz hayır dediği ancak bizim bedenimize zorla kabul ettirmeye çalıştığımız bizleri körelten şeyler neler?? Bu gibi soruların cevabını bulmadan bunlarla yüzleşmeden stres ile başa çıkmak mümkün değil! Çoğu zaman kendimizden daha çok başkalarını düşünmek; aşırı düşünceli olmak; duygusallığın fazlalığı; yardım isteyememek; gereğinden fazla yardımseverlik ileride belkide muhtemel bir hastalığa sebep oluyor. Çok ders alınması gereken çok hoşuma giden bir kitap olmuş. İyiki okudum dediklerimden…
Alzheimer, ALS, romatoid artrit, demans, MS, kanser türleri ve bağışıklık sistemi problemlerinin, genetik altyapı veya çevresel etmenler yanında, hastanın baskılamasıyla, kendinden ödün vermesiyle, kendini görmezden gelmesiyle, yani kısacası "hayır" diyememesiyle ilişkili olduğunu ele alan bir kitap. Bu tezini de doktor-yazarımızın hastalarının hastalık geçmişlerini, aile yapılarını ve çocukluk travmalarını okuyarak öğreniyoruz. Tekrara düşen kısımlar mevcut. Kitap bence haddinden fazla uzun tutulmuş, bir de sürekli hastalık okumak, travma okumak, insanda "içim şişti" hissi uyandırıyor bir yerden sonra. Hastalıklarla alakalı temel bilgilendirmeler iyiydi. Fakat bana kalırsa tek başına okunası bir kitap değil. Bu kitabı okurken araya kurgu roman falan bir şeyler sıkıştırarak okuyun ki, hastalık hastası etmesin okuma süreci.
Sevgili Arkadasım;
Hayatı yenecek kadar güçlü,
Hayattan istediklerini alacak kadar umutlu,
Umudunu yitirmeyecek kadar ınançlı,
Mutlu ve sevgi dolu gunler seninle olsun
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN
NİCE SENELERE SENİ SEVİYORUM <3
#bahar aytekin
Tedavilere yanıt vermeyen hastalıklar, gayrı ihtiyari gösterilen refleksler zihnimize hapsolan travmalarla alakalıdır. Zihin travmaları unutur lakin beden kayıt tutar. Kan dolaşımının vücudu ayakta tutması gibi enerji dolaşımımız da sekteye uğrar enerji blokajları/tıkanmaları oluşur. Griplerimiz dahi uzuuuunn bir süre geçmez. Bu temel durumu bilememek maalesef vücudumuzun hakettiği sağlık haline kavuşmamızı engelliyor. Bu kitap da bunu anlatan en harika kitaplardan biri. Çok severek dinledim. Hayatın hızlı akışında okuyamadığımda dinlemek faydalı oluyor.
Bu enerji blokajlarını kaldırmak için de terapiler ya da biyoenerji tedavileri öneriliyor. Şifaya ulaşabilmek duasıyla.