Mişima bu kitabında, Meiji restorasyonu ile pek çok yetkisi sınırlandırılan Japon imparatoruna gücünü geri verebilme ülküsünde olan ve kendilerini ‘kutsal rüzgar birliği’ olarak adlandıran gençlerin, yeni sanayicilere ve yeni toplumsal değerleri temsil eden şahıslara karşı gerçekleştirmeyi planladıkları ayaklanmayı konu alıyor. Bahar karları kitabından Kiyoaki’ nin can dostu olarak tanıdığımız Honda’nın gözünden düzenin kafa karışıklığı yarattığı dönemin sosyo kültürel yapısına tanıklık ederken, başkahraman İsao’yu ve temsil ettiği samuraylık ruhunu da tanıyoruz. Japonların en eski dini olan Şintoizm, Budizm’in etkileri ve Budizm felsefesi, Japon inanışına göre yeniden doğuş... Mişima bu konularda da okuru oldukça zorluyor.
Belirtmek isterim ki, kitabın başından sonuna kadar bir seppuku yani kendi hayatını sonlandırma eğilimi söz konusu. Harakiri olarak da bilinen bu törensel intihar ideolojisi olanca çıplaklığıyla anlatılmış ki, adeta Mişima kendi sonunu planlamış. Bu sebeple kitabın arka yüzünde ki ‘Kaçak atlar aslında seppuku’ nun yazınsal bir provası gibidir.’ tespitinde söylendiği kadar var. (Bu bölümleri okurken, stresten midemin yandığını hissettim. Hayatımız boyunca okuduğumuz kaç edebi eser, vücudumuzda fiziksel bir ağrıya sebebiyet verebilecek kadar vurucu, bilemiyorum... Ahhh deli Mişima, ah...)
Bu kadar Japon fanatizmi bana bile! biraz fazla geldi. Serinin üçüncü kitabına geçmeden önce kısa bir ihtiyaç molası rica ediyorum. Henüz okumayan dostlara mutlak tavsiyemdir.