GAZEL
Sünbül-i müşkîni hengâm-ı bahâra bû verir
Koklayan her bir dimâğa başka bir arzû verir
Hilme yorma âb-ı çeşmin şûh-i âhen-dilleriñ
Âşıka tertîb-i gamdır tîğ-i cevre sû verir
Âs-tân-ı dilde ettikçe terennüm vasfını
Kulkul-i sahbâ dahî aks-i sadâ-yı Hû verir
Anlaşılmaz kârı var pîr-i mugânıñ vesselâm
Akla râm olmaz gürûha bâde-i gül-rû verir
İltifâtın umma ger hem-bezm-i yâr olsañ da sen
Bâniyâ kat’î karârı gamze-i câdû verir
Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün
•
müşkîn: mis kokulu | bû: koku
âb-ı çeşm: göz yaşı | âhen-dil: demir gibi sert/insafsız kalpli | tîğ-i cevr: cefâ kılıcı
âs-tân: tekke, dergâh | kulkul-i sahbâ: şarabın şişeden kadehe dökülürken çıkardığı ses | aks-i sadâ: yankı, aksisada
pîr-i mugân: sâkîlerin/meyhânecilerin pîri | gül-rû: gülyüzlü, rengi güle benzeyen
hem-bezm-i yâr olmak: yâr ile aynı mecliste bulunmak | gamze-i câdû: sihirli/efsunkâr süzgün bakış