Adımladığım her karanlık sokakta
Gözlerin düşüyor önüme
Gözlerinde berçelan'da açmış çiçeğin ışıltısı
Gözlerinde akşamüstlerinin serin hüznü
Masumiyetin tertemiz parıltısı
Ve böylesi bir anda
Gece üstüme çökecek gibi oluyor
Sanki adressiz bir kurşun buluyor beni
Ve bunlar bir yana
O sessizlikte
Baştan aşağı bir özlem yaralıyor beni
Ve
.
.
.
"...
O günü görmek için sade bekleyeceğiz,
Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları.
Hazırlanıyor gibi, gökyüzü, ufuk, deniz,
Bir sabah dökülecek baharların baharı. "
“Balzac ile Stendhal, büyük romancılarıydı Fransa'nın; kırk iki milyon insanın yaşadığı bu ülkenin bunlar romantik yazarlarıydı. Roman da ikiye ayrılır: Romantik, realist. Balzac realistti diyenlere inanmamak gerekir; asıl realist Zola idi, havagazından zehirlenerek öldü. Balzac da on bin fincan kahveden zehirlendi; borçluydu, benim gibi o da serbest kesimde başarı kazanamamıştı. Kafka da kamu kesiminde başarısız kalmıştı. Balzac'ın her taşındığı evde iki kapı vardı, alacaklılardan kaçmak için. (Bunu çok iyi anlıyorum.) Eski Yunan da iyiydi. Aristo filan vardı, (başka kim vardı?) evet Platon da vardı, onun da bir devlet nazariyesi vardı, bir de Devlet adlı kitabı vardı.Felsefe birçok kısma ayrılırsa da aslında bunlar spiritüalizm ve materyalizm olmak üzere iki çeşittir. Birincisinde madde yoktur, ikincisinde vardır. En büyük filozof Kant'tır ve hiç evlenmemiştir. Daha başka büyük filozoflar da vardır: Hegel, Spinoza ve Descartes. Bu sonuncusu her şeyden şüphe ederdi. İki Bacon vardır; Francis Bacon, Fransız değil İngilizdir. Bacon olmasaydı (Hangi Bacon?) bilimlerin gelişmesi geri kalırdı. ”
''uzağa bakmak kısıp gözlerini
beklemek
bir şeylerin gelmesini
bir şeylerin olmasını beklemek
baharı beklemek, kışı, güzü
aybaşlarını beklemek
bir türlü doğmak bilmeyen günü
beklemek
ölümü
beklerken geçiyor hayat
sen de farkındasın, biliyorum
kaç kez ölüp gidiyoruz yaşarken
aynalarda kalıyor cesetlerimiz
...''