Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şimdi bana aşktan bahsetme lütfen. Aşkın a'sı bile sende mevcut değil! Sen tutmuş aşk sevgi muhabbeti yapıyorsun. Hiç yorma kendini...
Niye ki acabaa
"Buraya bir daha gelme ve benden kimseye bahsetme ." *
Sayfa 177 - İlyaKitabı okudu
Reklam
Bana aşktan bahsetme,ben zaten Atatürkçüyüm.
Toplumun diğer özellikleri gibi ekonomi, akrabalık, politikalar ve teknoloji de rahatsızlıklar ve engelleri deneyimleme, bunlardan bahsetme ve yargılama biçimimizi etkiler. İlaç kullanımının kendisi zaten kültürün bir ürünüdür. Temeli öncelikle bedeni ve zihni birbirinden ayırabileceğimiz inancına, ikinci olarak da zihni içerisinde yaşadığımız ortamlardan ayırabileceğimiz inancına dayanan ideolojik bir duruştur; sanki kültür biyolojik gerçekleri gizleyen can sıkıcı bir etkenden ibaretmiş gibi.
bana bahardan bahsetme, bahsetme açılan güllerden çünkü baharda herkes güzeldir, herkeste bir rüzgâr... herkes dağılan saçlarını yağmura tutmaya başlar artık kimsenin bir hikâyesi yok, kimsenin bir selâmı sonra oturdum ve düşündüm bana iyi gelecek yüzünle.
Mehmet Tepe
Mehmet Tepe
"Gerçekleşene kadar kimseye profesyonel işlerinle ilgili kişisel hedeflerinden bahsetme. Projelerini gizli tut. Onlar için sessizce çalış. Dillendirme. Günü geldiğinde ortaya somut bir şeyler koy. O zaman sen değil yaptıkların konuşsun. Evet bunu kendime şiar edineceğim." (Jack Brighty)
Reklam
Faşist liderlerin kendilerinden bolca bahsetme özelliği
Düzenimiz ne kadar gayri-şahsileşirse, kişilik de bir ideoloji olarak o kadar önem kazanır. Birey ne denli çarkın bir dişlisi olmaya indirgenirse, gerçek hayattaki bu zayıflığını telafi etmek için onun biricikliği, özerkliği ve öneminin de o kadar vurgulanması gerekir. Bu yöntem her dinleyiciye ayrı ayrı uygulanamayacağı ya da ancak daha genel, soyut bir düzende uygulanabileceği için lider tarafından vekaleten uygulamaya konur. Hatta takipçilerden esirgenen özel kişilik imgesinin lider tarafından sunulması, totaliter liderliğin sırlarından biridir bile denebilir.
Sayfa 10 - Kişisel Unsur: Ajitatörün Kendini Tarif EdişiKitabı okuyor
"İkinizin birbirinizden nefret ettiğini sanıyordum." Will rahatsız görünüyordu. "Nefret güçlü bir kelime. "Sadece bir süredir konuşmamıştık." dedi Ryan. "Sekiz yıl kadar." "Öyle bir şey.” "Neyse, komedi ikilisi tekrar bir araya geldiğinde ora lunmaktan onur duydum."
Osmanlı Imparatorluğu'nun klasik kurumsal yapısı, az çok birbirine yakın büyüklükte topraklan elinde tutan ve merkez­ den atanan memurlara oransal vergi ödeyen bağımsız bir köy­lü kitlesinin varlığını öngörüyordu. Bu memurlar, ya vergiyi merkeze aktarırlar ya da bunun karşılığında merkeze çoğu za­man askeri bazen de sivil nitelikte hizmetler verirlerdi Bu memurlann temel özelliği, statülerini miras yoluyla veya ma­halli nüfuzlanna dayanarak değil, merkezi otorite tarafından tayin edilmiş olmaları dolayısıyla elde etmeleriydi. Aynı şekil­ de, ayncalıkları kolayca geri alınarak reaya statüsüne indirile­ bilirlerdi. Teorik olarak, 15. yüzyıldan sonra sadece hanedan ailesi varlığını başkalanna borçlu olmayan bir statüye sahipti; bu statü padişaha güçlü kullanma servet bahşetme ve bu ser­vetleri yok etme gücünü veriyordu. Böylesine mutlak bir ikti­darın kullanılabilmesi için, çevrede güç odaklanrının henüz doğarken boğulmasını sağlayacak etkin bir mekanizmanın gerektği ortadadır. Müstakbel iktidar odakları ortadan kaldırılmak­sızın klasik modelin sürekliliği sağlanamazdı; saray açısın­dan, tebaaların, fermanla yükseltilmedikleri sürece, kontrol edilebilir bir durumda tutulmaları zorunluydu.
1.000 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.