Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Yasin YALÇIN
Yasin YALÇIN
@bahtlimecnun
Hakkımızda sadece 255 karakterlik bir şeyler mi söyleyebiliyoruz? Bu çok yetersiz...
Bilgisayar Mühendisi
582 okur puanı
Ocak 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Jack London'ın okuduğum beşinci kitabı ve sanırım kendisi neden en sevdiğim Amerikalı yazar olduğunu bir kez daha kanıtladı. Kitabı genel olarak beğensem de düşüncelerim biraz karışık.
Kitap, bir kitap eleştirmeni olan, zengin, soylu, eli hiç başka işlere değmemiş Humphrey Van Weyden'ın geçirdiği bir gemi kazası sonrası Hayalet adlı bir
Bayılıyorum böyle yarı otobiyografik romanlara. Çünkü böyle romanlar yapılan işlerin en ince teknik detaylarına kadar anlatılmasıyla birlikte gerçekliği çok üst seviyelere çıkarıyor.
Kitap zamanında Kaptan Ahab'ın bir bacağının kopmasına sebep olan beyaz balina Moby Dick'i araması ve intikam arayışı üzerine kurulmuş, ancak Ishmael ile Queequeg'in arasındaki dostluk, tayfalar ve kaptanları arasındaki iş paylaşımları, balina avcılığı ve balinalara dair pek çok şey de kitapta kendine yer buluyor. Öyle ki balinanın alnından tutun da kuyruğuna kadar her ayrı organıyla ilgili uzun uzun sayfalar var.
Balinalar günümüz dünyasında sevimli görünseler bile belli ki denizlerde çok daha amansız canavarlar olarak biliniyorlar. Özellikle de kitabın yazıldığı tarihlerde... Bunu bilen yazar Moby Dick'i oldukça korkunç şekilde tarif etmiş ve bu korkuyu kitabı okurken siz de hissediyorsunuz.
Moby Dick sizi Pequod gemisinde, açık denizlerde tayfalarla ve balinalarla uzun bir yolculuğa çıkaracak büyük bir serüven... Biraz uzun bir kitap olsa da okuması oldukça keyifliydi. Keyifli okumalar...
Agatha Christie'nin daha önce 10 Küçük Zenci kitabını okumuştum ve muhteşem bir kitaptı. Bu kitapta aynı tadı yakalayamadım maalesef. Çok fazla isim ve çok fazla olay olduğundan kitaba bağlı kalamadım.
Yaşlı ve zengin Bay Satterthwaite ile Bay Quin'in el ele vermesiyle birçok sır perdesi aralanıyor kitapta. Bay Satterthwaite ne zaman Bay Quin'le tesadüfen karşılaşacak olsa bir cinayeti daha çözüyor. Bay Quin Bay Satterthwaite'in alt kişiliği ya da hayal ettiği bir karakter mi bundan emin olamadım neredeyse. Çünkü ilk öykü hariç hep tek başınayken karşılaşıyor onunla ve adam geldiği gibi yok olup gidiyor. Fazla heyecan barındırmayan ama öykü işleniş tarzıyla biraz farklı bir tat barındıran bir kitap. Agatha Christie'nin başka kitapları da var elimde. Umarım onlar bu kitap gibi değildir. Keyifli okumalar...
Okur Takip Önerileri
Türk tarihinin 1940 ile 1960 arası dönemlerine ışık tutan, bir kadının genç kızlığını, çocukluğunu en saf ve en temiz haliyle anlattığı bir roman.
Ayşe Kulin Umut ve Veda kitaplarında aile büyüklerinin hayat hikayesini anlatmayı bitirdikten sonra kendi hayatına odaklanıyor ve kendi dürbününe takılanları aktarıyor bizlere. Dönemin hem sosyal hem de siyasal portresini onun gözlerinden okuyoruz. Türkiye'de zengin konak hayatının bittiğini ve artık insanların apartman dairelerine sıkışmakta zorlandığını, yani Türkiye'nin değiştiğini kitapta okuduklarınızdan kendiniz çıkarıyorsunuz.
Kitap sizi sıkmadan Ayşe Kulin'in hayatının dönüm noktalarını çok da derinlemesine incelemeden anlatıyor bizlere. Ben okurken keyif aldım. Dilerim siz de alırsınız. Keyifli okumalar...
Amin Maalouf'un kalemini severim. Özellikle Semerkand'ı ve Doğudan Uzakta'yı severek okumuştum. Bu kitabını diğerleri kadar severek okumadım. Özellikle ilk yarısında yer yer kurgunun akmadığı zamanlar oldu. Kitabın ikinci yarısını ise boğazımda kocaman bir düğümle okudum.
Kitap hikayesi daha doğmadan önce yazılmaya başlamış olan, soyu Osmanlı'ya
Kitabın güzel ve ilgi çekici kapağına aldanıp almıştım bu kitabı. Her açıdan merak uyandırıcı bir karakter Vlad Dracula. Okuduğum en sıradan tarihi romanlardan biriydi diyebilirim. Dracula'nın vampir efsanelerine değil de daha çok insani yönüne odaklanılmış.
Kitap birkaç kısa bölümden sonra Kont Janos Horvathy'nin Dracula'nın ölümünden yıllar
Kitap 4-5 yıl gibi çok uzun bir zamandır kitaplığımın köşelerinde bekliyordu :) Kitabı okuyup bitirdikten sonra hakkını yediğimi düşündüm (Evet, kitapların insanların üzerinde hakları vardır, öyle alıp bir köşeye atamazsınız :)) Daha önce okumalıymışım bu kitabı.
Kitap çok özel ya da çok farklı bir hikaye anlatmıyor bize. Özellikle Ertuğrul fırkateyninin yola başlangıç ve devam aşamalarında sarayla olan ilişkiler, konuşmalar ve yazışmalar kısmını çok beğendim. Yüzlerce denizcinin bedelini canıyla ödediği bu yolculuk sarayda, rahat koltuklarında, bir masa etrafında toplanıp kendi kişisel çıkarları uğruna verdikleri birkaç önemli adamın iki dudağının arasından çıkan kararlar neticesinde başlıyor.
İstanbul'dan törenle başlayan yolculuk Japonya yakınlarında son bulacaktır ve Ertuğrul tarihin en hazin sonlarından birini yaşayacaktır.
Teğmen Nureddin ve geyşa Mayumi arasında anlatılan aşk da oldukça güzel ve sade anlatılmıştı. İki sevgilinin birleşmesinin çok zor olduğu ve kaderlerinin birlikte yazılmadığını daha baştan anlıyorsunuz.
Roman Japon ve geyşalık kültürüne de yer veriyor. Yaşlı gemi Ertuğrul'un fırtınalarla boğuştuğu sahneler de oldukça güzel ve gerçekçi anlatılmıştı. Oldukça kuru bir anlatıma sahip olmasına rağmen ben genel manada kitabı beğendim. Herkese keyifli okumalar...
Reşat Nuri kitabını okuduğum yazarlar arasında en sevdiğim yazardır. Bu adamın müthiş bir üslubu var. Kendi adıma Anadolu yollarını, Anadolu topraklarını ve Anadolu insanını bu kadar basit, bu kadar yalın gerçeklerle anlatan başka bir kitap daha okumadım. Kitabı okurken bir eleştiri, bir tavsiye ya da bir bilmişlik hissetmiyorsunuz asla.
Düşünün
Kuzey Yıldızı, diğer adıyla Kutup Yıldızı, Dünya'nın Kuzey Yarımküresi'nde insanlara yön bulmalarında rehberlik eden yıldızdır.
Eşi Nehir'in aldığı ve eve getirdiği bir kitap Ayaz'ın hayatına da aynı bu şekilde rehberlik edecek ve hayatının akışını değiştirecektir. Bu tarz hikayeleri seviyorum. Kitabın dili de oldukça sade. Sizi sıkmadan, yormadan ilerliyor hikaye. Ve acıyla başlayan hikaye, buruk bir mutlulukla bitiyor.
Ne kadar zor olursa olsun, hayatımıza hep kaldığımız devam etmemiz gerektiğini, devam etmek zorunda olduğumuzu ve yaşarken kıymetini bilemediğimiz bazı şeylerin yanımızda olmadığı zamanlar yokluğunun ne kadar zor olduğunu öğreniyoruz bu kitapla. Bu bahsettiğim klişe bir ifade de olsa bu kitap bunu gerçekten hissettirmeyi başarıyor. Kitabı bitirdiğinizde sevdiklerinize daha fazla zaman ayırmanız gerektiğinin ayırdına tekrardan varıyorsunuz.
Keyifli okumalar.
İngilizce'mi geliştirmek için başladığım bu kitap iki kardeşin evden ayrılışları ve başlarına gelen maceraları anlatan, çocuk masalı tarzında bir kitap. Hikayesinden ziyade teknik bir inceleme yapacağım.
Dil seviyesi A2 olan kişiler için faydalı bir kitap olacağı kanaatindeyim. Bildiğiniz kelimeler, bilmediğiniz kelimelerden fazla olacağı için hikayeyi anlamakta güçlük çekmeyecek ve uzun cümleleri okumayı öğreneceksiniz.
Kitabın sonunda, kitabın içinde geçen bilinmeyen kelimelerin olduğu bir sözlük var. Ancak bu sözlük çok yetersiz. Sonunda yine hikayenin içeriğine dair testler ve soru-cevap kısımları mevcut.
Dil geliştirmek için böyle bir yöntem uygulamaya karar verdim. Umarım sizler için de faydalı olur bu kitap. Keyifli okumalar
Kitabın arkasında çok sıkı bir polisiye olduğuna dair bir yazı mevcut. Kitapla ilgili genel düşüncelerim orta yollu bir kitap olduğu yönünde. Daha derin karakterlerle, daha uzun bir roman halinde sunulsaydı sanırım çok daha fazla beğenirdim.
Devletin içine sızmış, toplanan sokak çocuklarından oluşturulan, Kardeşlik adı verilen klişe bir suç örgütü gibi öğeler barındırmasına rağmen sizi sıkmadan ilerlemeyi başarıyor hikaye. Sokak çocukları ile alakalı da bir farkındalık oluşturuyor. Yazarı bu konuya parmak bastığı için tebrik etmek isterim.
Onun dışında kitabı boş vaktiniz olduğunda okuyun derim. Keyifli okumalar
Bilmeyenler ve bunu daha önce hiç düşünmemiş olanlar için not: Şeker portakalı, normal portakal tadı gibi ekşi değil, aksine tatlı olup boyutu da daha ufak olan bir portakal türü. (Hiç şeker portakalı görmedim, internetin yalancısıyım :))
Yıllardır en çok duyduklarım ve hep okumak istediklerim arasında bir kitap idi Şeker Portakalı. "Yahu bu kitapta ne var bu kadar sevilecek? Herkes bu kitabı okuyor." diye düşünüp dururdum kendimce.
Bu kitapta çocukluğun saflığı, aynı zamanda şeytanlığı var. Bu kitapta en çok acı var. Acının ne demek olduğunu öğrenen bir çocuk var : Zeze.
Ömrü yaramazlıklarla, küfürlerle, dayaklarla, oyunlarla ve fakirlikle geçen Zeze, yeni taşındıkları evde bir şeker portakalı fidanıyla tanışır ve arkadaş olur : Minguinho. Her şeyini bu fidana anlatmaya başlayan Zeze bir gün gerçek bir arkadaş edinir kendine : Manuel Valaderes.
Bütün hayatı ekşilikle dolu olan bu çocuğun karşısına çıkan bu adam, ona hayatın bal gibi tatlı olan tarafını sunar. O, artık Zeze'nin şeker portakalı olmuştur. Bununla birlikte Zeze acıyı da keşfedecektir. Hem de insanın gönlünü müthiş bir biçimde yaralayacak derecede...
Kitap yazarın kendi hayatından da izler taşıyor. Beni bu kitaptan daha çok üzen, daha çok etkileyen kitaplar okudum daha önce. Ancak insan istiyor ki hiçbir çocuk üzülmesin, çocukluğunu doya doya, acı ve fakirlik nedir bilmeden yaşasın. Ancak kitaplarda bile olmuyor arkadaşlar, ne yazık...
Herkese iyi okumalar dilerim.
Epeydir polisiye roman okumuyordum. İyi geldi. Nedendir bilmem, polisiye romanlarının baş karakterleri hep son derece soğuk karakterler gibi gelir bana. Genellikle(en azından benim okuduğum kitaplarda) erkek olan bu karakterler, son derece mantıklı, zeki, akılcı çıkarımlar yapabilen, günlük hayatta da karşımıza çıkabilecek son derece normal insanlardır aslında. Onları "tip" değil de "karakter" yapan bir şeyleri yoktur pek. Genelde de haliyle polis olur bu karakterler. Örneğin Ahmet Ümit'in Nevzat Başkomiser'i dediklerimin tersine oldukça etkileyici bir karakterdir benim için. Onun dışında çok da sıradışı karakterler göremiyorum maalesef ben bu tarz kitaplarda. Bu açıdan polisiye romanların ve karakterlerinin beni çok derinden etkilediğini söyleyemem.
Ama Paravan bu saydıklarımın biraz dışında kalıyor. Başlangıcı sizi sıkmadan başlıyor. Roman polisiye bir roman olmasına rağmen baş karakterimiz bir gazeteci. David Raker karakterini epeyce beğendim. Kendisi kayıp insanları bulmakla uğraşıyor. Karısını kaybetmenin acısı, onu hayattan soğutmuş olmasına rağmen aldığı yeni davayla hayatı birden değişiveriyor. Alex adında birden ortadan kaybolan ve yıllar sonra ölen bir çocuğu araştırmaya başlıyor. Bu araştırma onu eli kanlı bir örgütün izinden gitmesini sağlıyor ve çok kirli bir oyunun pençesine düşüyor.
Bu dava aynı zamanda David Raker'ın da hayatını değiştirecek ve kitabın sonunda yepyeni bir karakter olarak yaşamına devam edecektir. Film tadında bir hikayeydi adeta. Okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
1K'da yazar arkadaşlarımızın olması beni çok mutlu ediyor. Bu yazarın meslektaşım olması ve fantastik türde bir eser vermesi beni daha da mutlu ediyor.
Duvar ve Adam umduğundan da daha kaliteli bir eser olarak çıktı karşıma. Sercan Bey gerçekten işini özenerek yapmış. Fantastik eserlerde sıkça karşımıza çıktığı gibi açık ve tutarsız noktalar
Kitap açgözlülüğün, şımarıklığın ne kadar kötü bir şey olduğunu, sonuçlarının ne kadar kötü yerlere varabileceğini, her zaman televizyonun başında vakit geçirmeyip biraz da kitaplara vakit ayırmak gerektiğini, paranın, zenginliğin her şey olmadığını, mühim olanın paylaşmak, karşındakine sevgi ve saygı göstermek olduğunu hem çocuklara hem de yetişkinlere çılgın dahi Bay Willy Wonka'nın çikolata fabrikasında gelişen olaylar neticesinde oldukça yalın bir dille anlatmış.
Filmi de ayrıca güzeldi. Keyifli okumalar...
