Gelmediğin geceler karşıma geçmiş gülüyor, Bilirsin benim evin duvarları hep konuşur, Bak yine konuşuyor. Herkes hep bir ağızdan bağırıyor Ben ise senin için susuyorum. Susunca, vicdanın başına leş kargaları doluşuyor. Boşluklar yarıklara benzer, Sen ise şehrin kalabalığına.
Gazapizm
Hayatının zamlandığı dönemlerde iflas ed'cek organların İnfaz etme korkanları İnatla sevm'i'ce'z biz onları Bi' sondayız ki; dönüşümüz yok artık bak İnsaf et be korkak kadın…
Reklam
Hikmet Anıl Öztekin, ‘Fesleğen’ adlı kitabında ne güzel bahsetmiş bâki olana ulaşmanın önemini; Seyyah: Seven sevdiğini bırakır da nasıl gider. Fesleğen: Bak güneşe nasıl doğup sonra da batıyor. Bir şeyin doğması batacağının , gelmesi de gideceğinin alametidir. Gitmeyecekmiş gibi neyi seversen, sevdiğin şeyin gidesi gelir hemen. Kırk yıl kalası olanı bile Allah’tan öne koyduğun an gidesi gelir. Hem gelmek bir anlamda da “vakti gelince gideceğim bak ona göre sev beni ” demek değil midir? Allah’tan başka uğruna koştuğun hiçbir şey, düştüğün zaman seni kaldırmayacak. Allah’ın yolu kaybolmaz. Ama O’ndan ayrılan veya O’nu ihmal eden, bir daha doğmamacasına batar. Yolunda ayrılan kaybedecektir. Allah’ın kaybı yoktur..🌹
Kendimi gördüm bi’an yanımdan geçip gittim usulca değişmişim saç, sakal birbirine karışmış ne yalan söyleyim, yalanda olsa özlemişim kendimi bi’hayli zaman olmuş benden gideli bu kez nereye gittim bilmiyorum
Terkedilmiş bir şehrin ortasındayım Altım çamur üstüm, yağmur ama bak burdayım •Bazı şeyler kaybetmeden sevilmiyor• Bedenim burda fakat ruhum kabul etmiyor Kendime yalan söyledim Yalnızım bunu ben istedim Paramparça bütün aynalar İçinde kan revan birisi var
-"Bilgi nedir?" -"Bak genç adam, bilgi, ışıktır ve cehalet de karanlık."
Sayfa 125 - Panama yayıncılık
Reklam
Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, o da ölmek. Bak, bunu yapabiliriz ve ancak bu takdirde irademizi tam bir şey yapmakta kullanmış oluruz. Ben ne diye bu işi yapmıyorum diyeceksin! Demin söyledim ya, müthiş bir gevşeklik içindeyim. Üşeniyorum.
“Bazen yaşamın içinden nasıl çıkacağımı bilemiyorum” diyorsun. Bak şimdi, aynı şeyi birçok değişik alanda duyuyorum ben de... Yalnızca parasal açıdan değil, sanatımın kendisinde, hatta yaşamın genelinde... Ama bunu olağandışı bir şey mi sanıyorsun sen? Az-buçuk yürekli, az çok enerjik her insanın böylesi anları olmadığını mı sanıyorsun? Hepimizin melankoliye düştüğü, aşırı sıkıntılı, kaygılı anları var bence, ama daha az ama daha çok... Bilinçle yaşayan her insanın hayatının bir par­çası bunlar. Kimilerinde kişilik bilinci yok anlaşılan. Ancak, bu bilince sahip olanlar, kimi kez sıkıntılı, üzüntülü olabilirse de, mutsuz değiller... Başları­na gelense hiç de olağandışı değil.
Cevap Yetmiyorsa Soru Doğru mu diye Bak .
Doğru soruyu seçmek sorunu ortadan kaldırır. Sorun yaşayanlar, doğru soruyu sormayanlardır. Yanlış soruya doğru cevap verilmez.
Çok isabetli
Bir değil birkaç maske ile dolaştığımız günden beri, hangisinin gerçek yüzümüz, hangisinin maske olduğu bilgisini yitirdik. Sığ ve çoklu benliklerimizle, hayatın tesellisini ekranlarda arayan, yönünü yitirmiş, şaşkın kimseleriz artık...
Reklam
Sevmek niye var?
Sevmek dedin ya,aklıma Oscar Wilde'ın bir dizesi geldi bak! "Çünkü herkes öldürür sevdiğini diye" Ama öldüreceksek sevdiğimizi Oscar sevmek niye var?
Fakir Kene
Fakir Kene
Bu ülkenin bütün kırılgan insanları zalim bir dünyada zalim insanlar olmayı seçmedikleri için kırılgandırlar. Anlatacak bir hikâyeleri olduğu için, esen rüzgâr onlara dokunduğu için, insan oldukları için kırılgandırlar.
Peki, başka ne diyeyim? İçimizden geçen düşünceler dışardan görü­nüyor mu ki? İnsanın ruhunda koca bir ateş yanıyor olabilir, ama hiçbir zaman kendi kendisini ısıtamaz onunla; gelip geçenlerse yalnızca baca­ dan çıkan cılız dumanı görürler ve yollarına devam ederler. Şimdi bak, yapılması gereken şu: İçindeki o ateşi körüklemeli kişi, kendi kendine yeterli olmalı, büyük bir sabırsızlıkla, ama yine de sabırla birinin gelip o ateşin yanına oturacağı belki de hep orada kalmak üzere- saati bekle­meli. Tanrı’ya inanan kişi, önünde sonunda, er geç gelecek olan o saati beklemesini bilmeli.
İTİRAF, BİR YANARDAĞ PÜSKÜRMESİDİR
- Babana seni eskisinden daha çok seviyorum dedim. Yeminler ettim.İnanmadı. - Yalancıya bak ! Kaltağa bak ! - İşte bunu söylemeyecektin anne. Babanı eskisinden daha çok seviyordum demeyecektin. Diyecektin ki , evet ! Tiksiniyorumdum. Kazadan sonra irinle dolu gözünden, yarısı kopmuş kaşından, iğrenç bir su sızdıran cılk yarasından, omuz başından kopan kolundan arta kalmış salkım saçak etlerden Tiksiniyordum. Gençtim, güzeldim, aşk ve sevişmeler içinde geçiriliecek çok yıllarım vardı daha. Kader babanı mahvetti diye ben de hayatımı feda edemezdim! Böyle diyecektin ki seni birazcık bari affedebileyim anne.
Sayfa 421
1,500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.