BAK POSTACI GELMİYOR..
Sözün değerinin olduğu zamanlarda yazının da değeri vardı ve "mektup" denilen yazılı ve yazgılı sözler, yalnızca muhatabının açacağı beyaz zarflar içerisinde gönderilirdi. Her şey o kadar hızlı değişiyor ki!..
Sayfa 62 - Şule YayınlarıKitabı okudu
BAK POSTACI GELMİYOR
Sana ne yazmalıyım? Ne yazmalıyım ki kara gözlerinin kapısını vurunca ruhunun ışığı yansın.
Reklam
BAK POSTACI GELMİYOR
Mektuplar düşünülerek yazılırdı. Kelimeler özenle seçilir, hangi kelimenin hangi kelimeden, hangi cümlenin hangi cümleden sonra geleceği önem taşırdı. Samimiyetin ve derinliğin belgeleriydi onlar. Bir hitap tarzı, bir anlatım estetiği, bir kurgu zerafeti taşırlardı. Cep telefonlarının tuşlarına üç defa basıp tek bir harf yazmaya başlayınca, üç cümleyi arka arkaya yazamaz olduk. Aslında üç cümlemiz de yoktu. Üreticiler tabii ki biliyorlardı bunu.
Sayfa 63 - Şule yayınlarıKitabı okudu
İnsanlık
Mayıs Ayı Hikaye Etkinliği (Kaç nolu resim olduğunu ön yargıya kapılmadan okumanız için en sona bıraktım.) (Mümkünse şu müzik eşliğinde okuyun. youtu.be/A3CK21RhynY )
sevgilim hiç gidiyor. ben hep kalıyorum annemle sevgilimi hiç - cümle içinde kullanıyorum -seni seviyorum. cenneti düşününce annem düşüyor aklıma annem hep oluk olmadık yerlerde
BAK POSTACI GELMİYOR
İnsanlar bütün ilişkilerini sığ konuşmalara indirgediler.buna artık kızamıyorum.Söz tükendi galiba oğlum.İnsanların duyguları, düşünceleri ayak bileği hizasına indi.
Sayfa 63
Reklam
Canım oğlum, Büyüdüğünde okuman için bu mektubu yazdım. Mektupsuz bir zamanda, bir baba mektubundan mahrum kalma istedim. Sana bir de baba öğüdü: Postacılara ateş açılan bir dünyada yaşadığını asla unutma! / bak postacı gelmiyor
Canım oğlum, insanlar bütün ilişkilerini sığ konuşmalara indirgediler. Buna artık kızamıyorum. Söz tükendi galiba oğlum. İnsanların duyguları, düşünceleri ayak bileği hizasına indi. Artık uzun uzun düşünmeye gerek kalmıyor bir sözü söylemeden önce. Dinleyenlerin de bu sözleri değerlendirecek bir derinlikleri yok çünkü.. / bak postacı gelmiyor
Sözün değerinin olduğu zamanlarda yazının da değeri vardı ve "mektup" denilen yazılı ve yazgılı sözler, yalnızca muhatabının açacağı beyaz zarflar içerisinde gönde.rilirdi. Her şey o kadar hızlı değişiyor ki! Güneş daha doğmadan batıyor, yağmur daha yağmadan iniyor, bebekler daha genç olmadan yaşlanıyor. / bak postacı gelmiyor
Bu mektubun sana ulaşıp ulaşmayacağını bilmiyorum. Ama biliyorum; okuman yazman yok, konuşman yarım. Kalemin gölgesi kağıda düştü. Sana ne yazmalıyım? Ne yazmalıyım ki kara gözlerinin kapısını vurunca ruhunun ışığı yansın. / bak postacı gelmiyor