Elinin altında günahın binbir çeşidine imkân varken bunları ardında bırakarak Rabb'inin rızasını kazanmayı seçen elbette kazanır. Kendini akışa kaptırmadan sorumluluklarını ciddiyetle üstlenen zafere erer. Allah'a ait bir varlık olduğunun bilinciyle, cesaretle çalışıp emek verenler, hayatını böyle bir ülke uğruna bezledenler... Yanlış karşısında susmadan doğruların yerleşmesi için kendi benlikleriyle, statükoyla, yanlışlardan nemalananlarla ahlaklı bir mücadele yürütenler... İşte böylece genç kalanların bambaşka formlarda sunulan ilahi ikramlara mazhar olabileceklerine dair umut her daim diri kalır. Tabii demiyorum ki onlar da 309 yıl mağarada korunurlar! Ama içinde bulundukları koşullara uygun destek, belki hiç beklenmedik bir anda gelir. (Talak, 65/2,3) Şimdi Gazze'de, Doğu Türkistan'da olduğu gibi şartların ağırlaştığı, peygamberlere bile "Allah'ın yardımı ne zaman?" (Bakara, 2/214) dedirten koşulların yaşandığı zamanlarda ümidi kaybetmemek, yere sağlam basmak, bu nedenle "mümin" ve "genç" olanların harcıdır. "Gün doğmadan neler doğar." neşesine kapılmak, gerçekten iman etmiş olanlara yaraşır ancak. Rab'lerinin desteği altındaki gençlerin yani Ashab-ı Kehf'in tecrübesini gönlümüzde mıh gibi tutmak bu yüzden umudun baharını hep canlı tutar.
Rabbimiz Bakara Suresi 214. Ayet'te şöyle buyurur: "Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara ma­ruz kalmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara duçar oldular , öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki müminler bile 'Allah'ın vaad ettiği yardım ne zaman?' diyecek duruma geldiler.İyi bilin ki Allah'ın yardımı yakındır."
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
Yoksa siz , sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete gideceğinizi mi sandınız? Onlara öyle darlık sıkıntı isabet etti ve öyle sarsildilar ki nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler,"Allah'ın yardımı ne zaman ?" dediler. Bilin ki Allah'ın yardımı yakındır. Bakara Suresi 214. Ayet
Mü'minin imanı ancak musibet anında belli olur. Mü'min böyle bir anda çok dua eder, ancak duasının kabul edileceğine dair bir emare göremez ve ümitsizlik hali belirse bile o yine de ümidini yitirmez. Çünkü o bilir ki Allah onun için en hayırlı olanı bilendir. Ya da kişinin duasına icabet edilmemesindeki murat o mü'minin sabrını ve imanını ölçmektir. Eğer kişi böyle bir halde kalbiyle teslim olmaya devam eder, dualarını sürdürürse bu mü'minin imanı kuvvetli olduğu ortaya çıkar. Eğer bir kişi de dualarının hemen kabul olmasını ister de kabul olmadığını görünce homurdanırsa bu da müminin imanının zayıf olduğunu gösterir. Bu kişi duasına icabet edilmesinin kendi hakkı olduğunu düşünür. Sanki o kişi bir işte çalışmış da karşılığında ücret bekliyor gibi hareket eder. Sen hiç Yakup'un (a.s) hikâyesini duymadın mı? Seksen yıl imtihan içinde olduğu halde ümidini hiç yitirmedi. Yusuf'u (a.s) kaybetmenin üzerine Bünyamin'i de kaybetmişti, ancak o, ümidini yitirmeyerek şöyle demişti: "Umulur ki Allah onların hepsini bana getirir."(Yusuf, 83) İmtihandaki sırların hepsini Allah'ın (c.c) şu beyanı izah eder: "Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki mü'minler, 'Allah'ın yardımı ne zaman!' dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır."(Bakara, 214)
Sayfa 206
İyi bilin ki Allah'ın yardımı yakındır. 2/Bakara,214
Yoksa ey mü’minler! Sizden önceki mü’minlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden, onların yaşadıkları sıkıntıları çekmeden cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici fakirlikler, öyle kımıldatmayan sıkıntılar dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda peygamber ve yanındaki mü’minler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek hale geldiler. Şunu bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır. (Bakara ,214)
Reklam
221 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.