Bizler, Allah’ın verdiği renklerle boyandık. Çünkü kainatta her şey Allah’ın verdiği renklerle boyanmıştır. Yani Allah tarafından gönderilen ve insanın yaratılış özelliklerine en uygun olan o doğal ve tertemiz inanç sistemine iman ederek, hayatımızın her alanını bu inanca göre şekillendirdik. Çünkü Allah’ın dini, insanın kendi rengi kadar doğaldır, suni boyalar gibi çirkin ve iğreti durmaz, solmaz, pörsümez, silinip yok olmaz. Öyle ya, kimin boyası Allah’ın boyasından daha güzel olabilir? İşte bu yüzden biz, ancak O’na kulluk ederiz.
Bakara Sûresi 138. Ayet
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberleri gönderdi; onlar aracılığı ile anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hüküm vermek için gerçeği içeren kitabı indirdi. Ancak kendilerine apaçık gerçekler geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden, o kitap hakkında anlaşmazlığa düşenler de onun kendilerine verildiği kimseler oldu. Sonra Allah onların, üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeği, kendi izniyle müminlerin bulmasını sağladı. Allah dilediğini doğru yola iletir.
[Ümmet "bir din üzerinde birleşen topluluk" demektir. Ayetteki ümmet kelimesinin, "aralarında ortak inanç ve değerlerin bulunduğu, birlik ve beraberlik içinde yaşayan bireylerden oluşan topluluğu" ifade ettiği anlaşılmaktadır (Bakara 2/134). Ayete göre insanlar (insan topluluğunun ilk örneği veya herhangi bir insan topluluğunun ilk oluşumu) başta birlik ve dirlik içinde yaşayan bir topluluk iken zaman içinde ihtilâflar baş gösterdi, Allah birlik ve dirlik bozulmasın diye kitaplar ve peygamberler gönderdi, ama kıskançlık, egoizm gibi duygular yüzünden insanlar âyetleri sağa sola çektikleri için kitap üzerinde de ihtilâfa düştüler. Allah'a içten inanan ve ibadetlerle nefsini eğitenler, bütün peygamberlerin getirdiği ve aynı inanç esaslarını içeren kitapları doğru anladılar ve doğru yolu buldular (Bakara 2/131-132, 136; Nisâ 4/163; Maide 5/69; Hac 22/78).J