Kafir olanlar için dünya hayatı cazip kılındı.(Bu yüzden) onlar,iman edenler ile alay ederler.Oysa ki,(iman edip)inkardan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir.Allah dilediğine hesapsız rızık verir. Bakara Suresi 212.Ayet
Müslim - Misafirin - 212
"Evlerinizi (içinde Kur'an okumayarak) kabirlere çevirmeyiniz. Şeytan, içinde Bakara Suresi okunan evden ürker ve uzaklaşır"
Sayfa 67
Reklam
“İnkâr edenlere dünya hayatı süslenmiştir de îmân edenlerle alay ediyorlar. Halbuki (günahlardan) sakınanlar, kıyâmet gününde onların üstündedirler. Allah ise, dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır. Bakara Suresi, 212
Kur’an, insanları karanlıktan aydınlığa çıkartmak için indirilmiş bir kitaptır. Peki, Kur’an’ın bu amaçla indirilmiş olması Kur’an’ı okumanın insanın benliği, ruhu ve belki bedeni üzerinde başka hiçbir etki icra etmeyeceği anlamına mı geliyor? Biz Peygamberimiz’den sadır olan, özellikle surelerin ve Kur’an’ın faziletine dair hadisleri incelediğimizde mevzunun hiç de böyle olmadığını görüyoruz. Şöyle ki; Efendimiz’in (sav) ve ashabının bazı rahatsızlıkları için Fatiha suresini okuyarak şifa aradığını, onu şifaya vesile kıldığını pek çok sahih kaynaktan öğreniyoruz. Muavvizeteyn dediğimiz, Felak ve Nas surelerinin insanı bir takım manevi sıkıntılardan koruma fonksiyonunun olduğunu hadislerden biliyoruz. Aynı şekilde Peygamber Efendimiz, “İçinde Bakara Suresi okunan eve, sihir, büyü, cin ve şeytan tasallut edemez. Oraya zarar veremez.” (Müslim,Mûsafirin,212) dediğini Müslim’de geçen hadisten öğreniyoruz. Şöyle bir perspektif çıkıyor karşımıza; Kur’an’ın asıl maksadı, canlı olanı uyarmak; insanın düşünce, duygu ve davranış dünyasını bütüncül bir şekilde özünden kuşatıp onu Allah’ın sevdiği, razı olduğu kul haline getirmektir. Bunda şüphe yoktur ama Kur’an’ın asıl maksadının bu olması, Kur’an’ın insan ruhu, benliği, dünyası ve hatta ahireti üzerinde başka teskin edici etkilerinin olmadığı anlamına kesinlikle gelmiyor.
“Ve yesharune minellezîne âmenü” (Bakara Suresi 2: 212) Kur’an’da geçiyor; “Kafirler iman edenlerle alay ettiler.” Kur’an’da geçiyor, ancak temel soru şu, niçin alay ediyorlar ve niçin alay edilenler bizleriz? Bu ikisi aynı şey mi? Ben olmadığı görüşündeyim. (İman eden) o insanlarla alay edilmişti, çünkü onları küçümsemek İslamiyet’i saf dışı bırakmanın yollarından biriydi. İslam’ın yayılmasına engel olmanın bir yolu buydu, çünkü Allah düşmanları başka neler yapabileceklerini bilmiyorlardı. İslam hayli düşündürücü ve göz açıcıydı; adalete davet ediyor, toplumdaki adaletsizliği sorguluyordu. İnsanlar genciyle yaşlısıyla bu dine çekiliyorlardı, küffar ise bu çekim nasıl durdurulur bilmiyordu. Dolayısıyla önce Allah’ın Elçisini yalancılıkla itham etme taktiği ile başladılar; ancak bu taktik başarılı olmadı. Bunun üzerine, “Belki iman edenlerle dalga geçeriz, onlara güleriz, böylece herkes onların çok da önemli insanlar olmadıklarını düşünür” dediler. Bu da bir taktikti; fakat işe yaramadı. Başka yollara başvurmaları gerekti. Kullanılan tüm bu taktikler İslam’ın yayılmasına engel olmak içindi; çünkü İslam çok güçlü bir dindi.
Sayfa 175Kitabı okudu
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.