Darülfünun'dan Üniversite'ye dönüldüğü zaman, demek ki 1933'ler olacak, tekkeler kapatılmıştı. O zaman Mazhar Osman Bey, Ankara'ya Eğitim Bakanı'na gidip "Kapatılan tekkelerde çok kıymetli zevat var. Onların hepsini kenarlarda atıl bırakmayalım, Bakırköy Akıl Hastanesi'nde bir servis açalım, gelip hastalara okusun, onlarla konuşsun, dua etsinler" diye teklif götürmüş ama Bakan "Doktor bunu ne sen söylemiş ol ne de ben duymuş olayım" demiş. Yani bu mesele çok önemli, bir psikoterapist, ilim adamı konuyu Ankara'ya söyleyecek kadar cesaret etmiş. Çünkü o zamanlar böyle şeyler hiç ağıza alınmazdı.