Haydi deniz kenarı bir yere gidip dolaşalım. Bugün canım insan yüzü görmek istemiyor ; geniş, uçsuz bucaksız bir seye ve sana bakmak istiyorum.
"Haydi deniz kenarı bir yere gidip dolaşalım. Bugün canım insan yüzü görmek istemiyor; geniş, uçsuz bucaksız bir şeye ve sana bakmak istiyorum." -
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Reklam
295 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 saatte okudu
Görmek İstemeyene Ne Fayda
Yarım kalan ne varsa sol yanına bir sızı bırakır insanın. Yaşayıp pişman olmak yaşayamayıp şikayet etme olasılığı arasında gidip gelir insan. Hani sandalye kapmaca oynarken kulağınızı müziğe verirsiniz müzik birden kesilince boş sandalyeye oturup oyunda kalma mücadeleniz devam eder ya işte hayat, ritmini değiştirdiği bir çok insanla bizleri
Gün Yüzü
Gün YüzüAli Bektaş · Romanoku Yayınları · 2023129 okunma
Onu dudaklarından sertçe öperek, başka bir şey söylemesine engel oldu. Sonra birden uzaklaşarak, "Az önce yaptığın Mor Kar Küresi nerede?" diye sordu. Yanlarındaki masayı işaret eden Julia, o içkiye elini sürmeyeceğine yemin eden Clay'in, ne planladığını çok merak ediyordu. İçinde mor içeceğin durduğu bardağa uzanan Clay, bardağı
Sayfa 35
Sarayda şarbon hastalığı
Sultan Hamid'in hususi operatörlüğüne tâyinimden birkaç sene sonraydı. Bir gün Hünkârın en sevgili gözdesi hastalanmış. Ecnebi saray hekimlerinden biri bakmış: «Ehemmiyetsiz bir çıban, låpa koyunuz, geçer!» demiş! Ama, kadıncağız bu tedavi tarzıyle iyi olmamış. Üstelik sırtındaki yara büyüdükçe büyümüş… Padişahın vehmi, malüm… Hünkâr telâşa
"Bugün yolda yürürken sana çok benzeyen birini gördüm. Nefesimin kesildiğini hissettim. Durdum. Olduğum yerde kaldım. Seni sevmiyordum. Sana benzer birini görmek bana kötü hissettirdi. Ona bakmak istedim çünkü özlem duygusu kapladı birden içimi. Ama sonra... Öfkelendim kendime ve karşı kaldırıma geçtim. Seni bana hatırlatan herşeyden nefret etmeliyim dedim kendime..."
Reklam
Sessizlik
Gözümü bile kırpmadım. Silahı aldım. "Onu görmek istiyorum. Gözlerinin içine bakmak ve seçimlerinin onu nerede bıraktığını fark ettiği andaki pişmanlığını görmek istiyorum."
Sayfa 400 - Pegasus Yayınları
Birden ayağa kalkıp lavabonun üzerindeki pis aynada kendini görmeye çalıştı. Havluyla aynayı silip uzun uzun ve dikkatle tekrar baktı. Kendini ilk kez gerçekten görüyordu. Gözleri görmek için yaratılmıştı, ama o ana dek dünyanın sürekli değişen görüntüleriyle dolu ve kendine bakmak yerine dünyaya bakmakla meşguldüler.
«Insanın hayal dünyası öyle başat ki - yine Joana- kurduğu tüm dünya, yaratımın kullanışlı olmasında ve sonuçları ihtiyaçlarla uyumlu olan bir plandan doğmasında değil, güzelliğinde doğrulanıyor. Bu nedenle insanı var olan düşüncelerle ve kurumlarla birleştirmek için tasarlanmış çarelerin çokluğundan geçilmediğini -örneğin eğitim çok zor- ve insanın hep inşa ettiği dünyanın dışında kaldığını görüyoruz. İnsan içinde yaşamaktan çok bakmak için evler inşa ediyor. Çünkü her şey ilhamın yolunu izliyor. Determinizm sonuçların determinizmi değil, dar bir sebepler determinizmi. Oynamak, uydurmak, karıncayı yuvasına kadar takip etmek, sonucu görmek için suyu limon suyu ile karıştırmak, küçükken yaptığın bunlardır ve büyüdüğünde de. Yüksek bir pragmatizme ve materyalizme vardığımızı düşünmek hata olur. Aslında pragmatizm -gerçek bir belirli sonu amaçlayan plan- bir kavrama, istikrar, mutluluk ve insanın başarabileceği en büyük uyum zaferi olurdu. Ama bir şeyleri "şöyle olsun" diye yapmak, gerçekle yüzleşince, insandan beklenemeyecek bir mükemmellik seviyesi gibi geliyor bana. Tüm inşası "çünkü" ile başlıyor. Merak, zevk, hayal gücü -modern dünyayı şekillendiren bunlar. İlhamı takip ederek, içerikleri karıştırıyor, karışımlar yaratıyor. Trajedisi: kendini onlarla beslemek zorunda olması. Bir hayatta hayal kurup başka bir hayatta var olabileceğine emin. Bu diğeri gerçekten de devam ediyor, ama onun hayal edilende saflaşması yavaş işliyor ve yalnız adam bir tarafta baş döndürücü düşünceyi diğer tarafta gerçek hayatın huzurunu bulamıyor. İnsan ceza yokken düşünemez.»
Sayfa 104
Terapi gibi terapi. Akvaryum temizlendi, su değiştirildi, yem verildi. Bazen birilerinin mutluluğundan da nasipdar olabilir insan. Bakmak ve görmek asıl mesele. 🙏🌼
Reklam
Kendini ilk kez gerçekten görüyordu. Gözleri görmek için yaratılmıştı, ama o ana dek dünyanın sürekli değişen görüntüleriyle dolu ve kendine bakmak yerine dünyaya bakmakla meşguldüler.
Sayfa 42
“ Gözleri görmek için yaratılmıştı, ama o ana dek dünyanın sürekli değişen görüntüleriyle ile dolu ve kendine bakmak yerine dünyaya bakmakla meşguldüler.”
Hâlbuki aynı göze ikimiz de sahibiz fakat bakmak ve görmek..
Bir tabloya baktığınızda önemli olan ne gördüğünüz değil, size ne hissettirdiğidir. Renklerin ahengi, gölgelerin sakinliği, işlenen temanın çarpıcılığı her daim detaylarda saklıdır. Teknik bir tarafa bırakıldığında asıl odaklanılan kısım, eserin hissiyatta uyandırdıklarıdır. Bundandır ki herkes anlayıp sevemez sanatı. Duygu yoksunluğu çeken kişiler, tuvale karalanmış çizimler ve sıçratılmış boyalar görürler. Empati kurmayı deneyen insanlar ise gördükleri eserin içine girerek benliklerinin kapılarını aralarlar. İşte o zaman görürler gerçekleri. Hiçbir şey sadece çerçeveden ibaret değildir. Geneli görmek için derine bakmak gerekir. Bize sunulanı değil, bahsedilen şeyin ardında saklananı arşınladığımızda, o zaman fark ederiz anlatılmak istenileni. Kendimi bildim bileli, sanatı severdim. Çizim yapmak benim yaşamımı anlamlandırırdı. Kelimelerim fırça darbelerimden ibaretti. Beni duymak isteyenler yarattığım eserlerde sesimi bulurlardı. Sanatı sevmemin en büyük nedeniyse gizemli oluşuydu.
"Rastlantısal olarak değil, kasıtsız olarak değil, anın sarhoşluğuna kapılarak da değil. Aksine, bilerek ve isteyerek. Tüm duygularım ve düşüncelerimle görmek, kavramak istediğim, nüfuz etmek istediğim tek bir şey vardı; örtülü olan bir geleceğe bakmak ve içini görmek istedim. Engelleyen ve bağlayan her şeyi gözardı ederek. Her şeyi ardına bırakmış ve bir dilenci gibi veya bir kral gibi duran biriymişçesine ellerimi mutluluğuma uzatmak istedim."
Resim