Ernesto Che Guevara’nın, kurşuna dizilmeden önceki son sözleri şu olmuş:
"Fidel’e söyleyin, bu başarısızlık devrimin sonu anlamına gelmez."
Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin de önderi olduğu halk ayaklanması bastırılıp idam edilirken, 1420 yılında Serez’de "Bu kerre mağlubuz" demişti.
Savundukları davaya olan inançlarını son nefeslerinde bile yitirmeyen iki büyük devrimcinin, aralarındaki 500 yıllık zamana ve binlerce kilometre uzaklığa rağmen, ölümün soğuk nefesi yüzlerindeyken benzeri sözleri söylemiş olmaları sadece bir tesadüf olarak açıklanabilir mi?
Bu soruyu kendime sıkça sorarım.
Hayır, bu bir tesadüf olamaz.
Tesadüf olsaydı Galile, Engizisyon mahkemesinde aksini söylemeye zorlanırken "Dünya yine de dönüyor" demezdi.
Sokrates, devlet tarafından tanınan tanrılara sadakatsizlik ettiği, Atina şehir devletinin yöneticilerine göre gençleri yanlış yöne sevk ettiği için baldıran ölüme mahkûm edilmişti.
Arkadaşları ona bir kaçış planı hazırlamıştı, bunu reddetti.
Baldıran zehri dolu kaseyi kafasına dikerken şunu söyleyecekti:
"Ayrılık saati geldi, herkes kendi yoluna gidecek, ben ölüme ve siz hayata. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece Tanrı bilir."