Beni sevdiğini biliyordum; onu öpmek istemiyordum. Düşüncelerime yabancı kaldığını sanıyordum. Beni korkutan şeyleri de çok kötü ifade ettim ona anlatırken. Beni anlamayacağı korkusuyla büsbütün berbat ettim. Dünyada sevdiğim her şeyden uzaklaşmaktan korkarken onu öpmeyi nasıl isteyebilirdim? Belki de bir kadına korkularımı anlatmaktan utandım. Erkek de olsa utanırdım belki. Gözleriyle, ne istiyorsun benim sevgilim, diyordu. Ne istiyorsun, bana olduğu gibi söyle canım Selim, anlamasam da istediğini yaparım hemen. Ben bunu istemiyordum. Hayır istiyordum.
Sayfa 600Kitabı okudu
sonucuna razıyım ‘çiçeği’ …
Kardelen çiçeği , etrafındaki diğer çiçeklerin ve insanların anlattıklarından etkilenip güneşe aşık olmuş. Bu aşk içinde öyle büyümüş ki dayanılmaz bir hal almış ve Allah’a dua etmiş . ‘ Allah’ım güneşi görmem için bana izin ver.’ Allah da ona şöyle seslenmiş : ‘ Ey Kardelen , bilmez misin ki sen narin bir çiçeksin . Güneşle karşılaştığın an canından olabilirsin . İyi düşün ve öyle karar ver . Sana iki gün mühlet ya güneş ya canın .’ Kalbindeki sevda onu içten içe öyle kemirmiş ki ikinci günün sonunda Rabbi’nin huzuruna çıkmış , ‘ Bu aşk beni öyle büyüledi ki güneşi görmek için can atıyorum ,’ demiş . Allah da ona , ‘ cesaretini takdir ederim ey kardelen , ama bir yandan da üzülürüm . Çünkü canından olacaksın .’ Kardelen güneşi görmenin aşkıyla karın üstüne çıkmış . Güneşle buluşmuş ama güneşi görmesiyle de canından olmuş . Bazıları da kardelenin menekşeyle hikayesini anlatır . Çok sevdiği , diğer çiçeklerden kıskandığı menekşesine kavuşmak , baş başa kalabilmek için hiçbir çiçeğin açmaya cesaret edemediği en soğuk zamanda ve ortamda açarak sevgisini göstermek istemiş . Kardelen , sabır demektir . Sevdiğini beklemek , sonucuna razıyım demektir.
Sayfa 169 - AlfaKitabı okudu
Reklam
Uzun yazı ama İLGİNÇ bir olay
“Eski ve kapanmış bir çocuk kaçırma dosyası yeniden açılmış ve önüme gelmişti” diye devam ediyor hâkim bey. “O davadan yaklaşık dokuz yıl önce, İzmir’de ticaretle uğraşan, otuzlu yaşlarında Serdar Yolaçan’la eşi yirmi dokuz yaşındaki Sibel Yolaçan’m iki çocuğundan biri olan Ebru kaçırılmıştı. Kaçırılma olayı da şöyle olmuş: Bir haziran günü Sibel,
İnsan insana temas edemiyorsa nerede kaldı yaşamak Sevdiğinle temas kurmak yaşamanın anlamı Bir tek söz yeter karanlıkları aydınlatmaya Düşleri gerçeğe dönüştürmeye Söyle bana sevdiğim Beni sevdiğini söyle Çöz boğazıma düğümlenmiş bütün zincirleri Kır geçir ne varsa senden gayrı Hadi söyle bana sevdiğini . .
Sayfa 113Kitabı okudu
Intihar ve ötenazi, iki konuda da katiliyorum...
Biliyorsundur ki, kendini öldüren her insan, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, çevresini suçlamaktadır. "Beni anlamadınız, bana yardım etmediniz; işte bu yüzden ölüyorum" demektedir sanki. Onu sevenler de, kendilerini sorgulayıp suçlamaya başlarlar. "O gün şöyle demeyecektim; şu gün onu aramam gerekirdi; neden bunu yapmadım, neden şunu yapmadım" diye acı çekerler. İntihar edenler, yalnız kendilerini değil, onları sevenleri de öldürürler bir bakıma. Kaldı ki, kendini öldürmek kolaydır. Anlık bir cesaret meselesidir sadece. Asıl zor olan yaşamaktır. Bunca felâket arasında, fazla rezil olmadan yaşamak gücünü bulmaktır asıl zor olan. Bu gücü artık bulamayan ihtiyarların ya da umarsız hastaların ölmelerine yardım etmeli. Beden tümüyle tükendiyse, hele beyin işlemez hale geldiyse, yaklaşan sonu hızlandırmalı. En doğrusu bunu hastanın yakınlarının, çocuklarının, torunlarının yapmasıdır. Ama sevdiğini öldürebilecek kadar merhametli, irade sahibi çocuklar, torunlar çok ender olduğundan, iş gene hekimlere kalıyor. Hipokrat yemini ise, onların elini kolunu bağlıyor. Bu yemin sorgulanmalı. Ölümcül bîr hasta kendi kararıyla ya da bilincini yitirdiyse yakınlarının kararıyla gereksiz yere işkence çekmekten kurtulmalı.
''... Sen, birgün, şiirsel yazışınla, '...hiç bilemeyeceksin neden kırılgandır kelebekler... Suçlu olmuş olacaksın...' sözlerinin geçtiği bir sayfa yazmıştın bana, 'Seni seviyorum' diye sona eren; ben de, şöyle yanıtlamıştım bunu:- 'Çok iyi bilirim 'kelebeklerin neden kırılgan olduklarını' : k e l e b e k olmayı s e ç t i k l e r i n d e n ... Beni 'sevdiğini' söylerken ne söylüyorsun - asıl 'bilemediğim', bu...' ... 'Bir kadın 'seni seviyorum' derken aslında 'yüreğime bir çizik attın ve bu yüzden 'seni öldürebilirim' demektedir.' diyordun. Bu 'öldürme' işini daha önce de işitmiştim - şimdikinden daha fazla anlayamadan - belki, işte, asıl 'suçlu' olduğum nokta, bu anlayışsızlığımdı...''
Sayfa 86 - Metis Yayınları
Reklam
188 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.