“Ne olur bebeğim,” dedi, “beni sensiz bırakma, dayanamam buna! Ölürüm, bir an bile yaşayamam sensiz! Beni öldür ama sensiz bırakma! Kapatma kapılarını bana! Ne olur beni sevdiğini söyle! Yalvarırım!”
Ağıtçılık...
Kökeni Sümerlere dayanan bir gelenek. Ölenlerin, bilhassa genç ölenlerin ardından duyulan acıyı dile getirmenin en hüzünlü şekli.
Ölen kişinin gençliği, güzelliği, iyilikleri, sevdikleri, hevesleri, sevdaları ve geride bıraktıkları ilmik ilmik işlenir ağıtlara. Tefekkür ile yas ve keder, dizelere nakşedilir bir nevi..
İnsanlığın var
Hem hayatının içinde olmak istiyorum, hem de büsbütün dışında.
Bazen gözlerime bakıp, beni sevdiğini söyle istiyorum; bazende sensiz hayatıma devam etmek geliyor içimden...
Bazen, nekadar yanlız olduğunu ve bana ihtiyaç duyduğunu hissediyor, yanıbaşında olmak için can atıyorum...
Bazen benim yokluğumu hissetmediğin geliyor aklıma, yolundan çekilmek istiyorum.
Bazen beni sevdiğine inandırmak istiyorum kendimi..
Sözlerini hatırlıyor, dediklerini tekrarlıyorum...
Ve...istemeye istemeye senden gidiyorum.
İstemeden senden gitmek ne demek bilir misin?
İşte öyle gidiyorum...!
Hem hayatının içinde olmak istiyorum, hem de büsbütün dışında.
Bazen gözlerime bakıp, beni sevdiğini söyle istiyorum; bazende sensiz hayatıma devam etmek geliyor içimden...
Bazen, nekadar yanlız olduğunu ve bana ihtiyaç duyduğunu hissediyor, yanıbaşında olmak için can atıyorum...
Bazen benim yokluğumu hissetmediğin geliyor aklıma, yolundan çekilmek istiyorum.
Bazen beni sevdiğine inandırmak istiyorum kendimi..
Sözlerini hatırlıyor, dediklerini tekrarlıyorum...
Ve...istemeye istemeye senden gidiyorum.
İstemeden senden gitmek ne demek bilir misin?
İşte öyle gidiyorum...!
Toparlan artık ne olur, eskisi gibi sarıl bana, gülümse, beni sevdiğini söyle... Ne olur, aşkım, donuk bakışlarını canlandır, ağlayan bakışlarıma can ver, sana ihtiyacım var!”