Hipnagojik, hipnapompik, migren, ateşli hastalıklar, epilepsi, tssb, parkinson, psikoz, halüsinojen maddelerin meydana getirdiği halüsinasyonları incelemektedir. Kendisi psikiyatrist olduğu için gençlik heyecanıyla birçok şeyi kendi üzerinde denemiştir. Deneyimleri ve hasta gözlemleriyle halüsinasyonların görsel, işitsel, dokunsal çeşitlemelerini bir arada sunuyor. Halüsinasyonların çoğu gerçeklikten ayırt edilebilirken bazı maddeler ve hastalıkların yarattığı halüsinasyonların kişi üzerinde gerçeklik algısının ne kadar bozulabileceğini enteresan şekilde gösteriyor. Kimi çizgi film gibi kalıcı halüsinasyonları yaşarken bunun gerçek olmadığının farkındadır. Diğerleri ise hayatlarının günlük paralelinde halüsinasyonlarla tehlike altındadır.
Uçarı deneyimlerin heyecanıyla gereksiz olan hiçbir maddeye kafanıza göre bulaşılmaması gerektiğini iyi kötü anlatıyor. Bana garip gelen ölüm sonrası ailelerin yaşadığı kayıp kişiyi duyma veya görmenin de bir halüsinasyon olduğunu söylemesidir. Aynı anda bir çok kişi aynı kişiyi görse bile bulunun bir nevi ortak kayıp halüsinasyonları olduğunu savunması en ilginç nokta. Belki de toplu hezeyan gibi bir şeydir. Neyse.