Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İyiki aldım dediğim rehber kitaplardan biri..
Az önce doktor sorun böbreklerde deyince, bu kitaba koştum... Ve yine yanılmadı... ***" Kırgınlıklar ve eski kızgınlıklar böbreklerde saklanır. Duygularla ilişkili böbrek problemleri de kişi çok üzgün ya da aşırı yargılayıcı olduğunda ortaya çıkar. Böbreklerin tekrar çalışmasını sağlamak için her zaman eski kırgınlıkları ve kinleri
Sayfa 105 - Nemesis
Dünyaya düşkün yararcıyla dindar insan arasındaki fark budur. Bunlardan ilki, “Bak, ne kadar mutluyum. Para kazanıyorum ve kafamı dinle bozmuyorum. Onu araştırmak mümkün değil, zaten onsuz mutluyum ben,” der. Buraya kadar sorun yok, en azından yararcılar için. Fakat bu dünya feci bir yer. Eğer bu insan başka insanların canını yakmadan bir şekilde mutlu olabiliyorsa, yolu açık olsun. Ama eğer bana gelip, “Bunu sen de yapmalısın, yapmazsan aptalsın demektir,” derse ben de, “Yanlış düşünüyorsun çünkü sana zevk veren şeylerin benim için en küçük bir çekiciliği yok. Birkaç altın peşinde koşacak olsam hayatımın bir anlamı kalmaz! O zaman ölsem daha iyi!” derim. Dindar biri böyle cevap verir.
Reklam
"E, olsun hani sen beni sevmesen de dert değildi ve her şey aynen kalacaktı, değişen bir şey olmayacaktı. Sadece arkadaşınmışım gibi bana anlatırdın, birbirimizin gözüne bakarak işte öylece sevinirdik ve neşeyle gülerdik. Öylece de yaşardık. Eğer başkasını da sevsen de, hay hay, olsun sorun olmazdı! Sen onunla yürürdün ve ben de sokağın karşı tarafından sizi izlerdim..."
Sayfa 78 - Kızıl Panda
Bana öyle geliyor ki bizler semptomlar üzerine çok fazla odaklanıyor ve nedenleri hakkında çok az düşünüyoruz. Çocukları yetiştirirken sadece rahat bırakılmayı ve sorun yaşamamayı, kısacası örnek bir çocuk yetiştirmeyi amaçlıyor ve böyle bir gelişim sürecinin çocuğa faydalı olup olmadığı üzerinde çok az kafa yoruyoruz.
Sayfa 170
"Bana güldükleri ve benden daha akıllı göründükleri müddetçe bir sorun yoktu ama şimdi bir moronun karşısında kendilerini ikinci derecede görmeye başlamışlardı. Ben göstermiş olduğum hayret verici gelişmenin, onları ezdiğini ve yetersizliklerini açığa çıkardığını görmeye başlamıştım."
Kaçış Rampası...
Bu çocuk her kafesin bir tahta çubuğunu o kadar gevşek bırakıyor ki, hafif zorlasan ya da biraz zaman geçse kendiliğinden yerinden düşecekmiş gibi duruyor. Yani kuşun kanadı, gövdesi biraz hızlı çarpsa tahta düşecek. Böylece kuşun çıkabileceği bir aralık oluşacak kafesin içinde. Başlangıçta aklım almadı. Herhalde yanlışlıkla böyle oldu dedim. Sonra baktım bir, iki derken fırsat bulabildiği her kafese aynı şeyi yapıyor. Sinirlendim önce. İşten atmaya bile niyetlendim. Sonra o hanım kız bir gün geldiğinde durumu ona da anlattım. "Bak kızım durum aynen anlattığım gibi. Ne yapayım ben şimdi?" "İdare et amca, lütfen. En fazla elden geçirirsin bir defa daha. Baktın olmadı, bana sat bozuk kafesi." "Yahu yapılamayacak bir şey değil ama. İnsan sinirleniyor biraz da." "Amcacığım bak, buna ihtiyacı var. Sorun olursa ben karşılarım diyorum." "Niye yapıyor böyle, bu deli oğlan?" "Kuşların kaçabilecekleri bir aralık olsun diye. Tıpkı kendi hayatındaki gibi... Her kafesten kurtulabilmenin bir yolu olsun diye..."
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Julia aralarında herhangi bir tuhaflık oluşsun istemiyordu. Clay ile sadece iyi zamanları, tatıyı isti- yordu. Birlikte geçirdikleri bu hafta sonu, nefis bir çö- reğin üzerindeki krem şanti gibiydi. Gerçek değildi ve bunda da hiçbir sorun yoktu. Julia kesinlikle çörekleri çok ama çok seviyordu ve tam şu anda bir ısırığa ihti- yacı vardı. Yanında
Sayfa 140
İnsan doğası," diye sürdürdüm konuşmamı, "sınırlı: Sevinç, üzüntü, acıya belli bir dereceye kadar katlanabiliyor ve bunun üstüne çıkınca mahvoluyor. Burada sorun birinin zayıf ya da güçlü olması değil, ister psikolojik, ister fiziksel olsun, duyduğu üzüntünün miktarına tahammül edebilmesi ya da edememesi. Bana göre, yüksek ateşten ölen birine korkak demek ne kadar uygunsuzsa, yaşamına son veren biri korkaktır demek de o kadar tuhaf."
Bana güldükleri ve benden daha akıllı göründükleri müddetçe bir sorun yoktu ama şimdi bir moronun karşısında kendilerini ikinci derecede görmeye başlamışlardı. Ben göstermiş olduğum hayret verici gelişmenin, onları ezdiğini ve yetersizliklerini açığa çıkardığını görmeye başlamıştım. Onlara ihanet etmiştim, benden o yüzden nefret ediyorlardı.
Başkalarının sizden beklediklerini bir kenara bırakın. İçinize bakın ve “Bana ne doğal geliyor? Ne zaman yaşadığımı hissettim? Ne zaman gerçekten kendim olduğumu hissettim?” diye sorun. İçsel yargılar ya da insanları hoşnut etme çabası olmadan. Tereddüde ya da öz eleştiriye sapmadan. Sadece kendinizi kaptırma ve keyif alma hisleriyle. Ne zaman özgün ve hakiki hissederseniz o zaman doğru istikamettesiniz demektir.
Reklam
Dudağını ısırarak güçlükle bir nefes aldı Julia. "Azmamış numarası yapma," dedi Clay. "Yapmıyorum zaten," diye fısıldadı. "O zaman inlemeni duymama izin ver. Her şeyi duymak istiyorum." Julia gözlerini açarken, Clay onun göğüslerini bluzunun dar kumaşırın üzerinden kavradı. "Islandın
Sayfa 83
“Sen dünyayı olduğu gibi kabul eden bir adamsın. Diğer bir deyişle, iradesini ortaya koymayan bir adamsın. Çalışmaya dair bir isteğim, iradem yok dersen, sana inanmam. Sonuçta insansın. Bahse girerim her zaman bir şeyleri kaçırıyormuş gibi hissediyorsundur, bu da benim düşüncemi kanıtlıyor. Kendi irademi gerçek dünyaya uygulamadan ve bu dünyanın bir dereceye kadar, sadece benim iradem nedeniyle, hoşuma giderek biçimde değiştiğine dair somut bir kanıt bulmadan yaşayamazdım ben. İşte burası, kendi varlığımın değerini fark ettiğim nokta. Sen sadece düşünüyorsun. Sadece düşündüğün için de zihnindeki dünya ile zihninin dışındaki iki farklı dünya kurumuş, öyle yaşıyorsun. Bu büyük uyumsuzluğa katlanman - manevi açıdan kocaman bir hata değil mi bu? Neden diye bir sor. Ben sadece bu uyumsuzluğu dışarı çıkardım, oysa sen içine ittin. Bendeki başarısızlığın derecesi seninkine göre az bile olabilir. Ama sen bana gülüyorsun ve ben sana gülemiyorum. Hayır, gülmek istiyorum ama toplum yapamayacağımı söylüyor, değil mi?” “Gülsen bile sorun değil, senin bana gülmenden evvel ben zaten kendime gülüyordum!”
İnsan doğası, sınırlı: Se­vinç, üzüntü, acıya belli bir dereceye kadar katlanabiliyor ve bunun üstüne çıkınca mahvoluyor. Burada sorun birinin zayıf ya da güçlü olması değil, ister psikolojik, ister fiziksel olsun, duyduğu üzüntünün miktarına tahammül edebilmesi ya da ede­memesi. Bana göre, yüksek ateşten ölen birine korkak demek ne kadar uygunsuzsa, yaşamına son veren biri korkaktır de­mek de o kadar tuhaf."
Sayfa 46 - WertherKitabı okuyor
"Benimle o kadar sert sevişmeni istiyorum ki," dedim, "her şeyi unuttur." Sergei beni kıçımın altından tutup kaldırdı ve ön kapıya doğru taşıdı. Bacaklarımı beline doladım ve yüzünü avuçları- mın içine alıp her yerine öpücükler kondurdum. Kusursuz bur- nuyla başladım, sonra alnına ve kaşlarına geçtim, her bir detayı hafızama
Sayfa 210
Şiddetli, çaresiz öpücükler, sonra... "Silah kullanmayı bilen bir kızdan daha seksi bir şey yok." Alt dudağımı dişlerinin arası- na alıp hafifçe ısırdı. "Ateş etmeyi ne zaman öğrendin?" "Babam bana on bir yaşındayken öğretmeye başladı." Kollarımı boynuna doladım ve ellerimi sarı saç tutamlarının arasına gömdüm.
Sayfa 180
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.