Mutluluk içinde gülümseyerek uykunun gevşekliğine kendimi bırakırken, ötekinin yüzünü bile gözümün önüne, getiremediğimi farkediyorum. «Eksik o,» diyorum kendi kendime. Bu yargı nerdeyse uçup gidecekken peşini bırakmıyorum, ısrarla yapışıyorum ona. Kapalı gözleri ve yüzü ince bir zarla örtülüyor. Kapkara bir takma saçın altında yumruk gibi belirsiz bir yüz, hiçbir girişi olmayan deliksiz bir gövdenin boynundan çıkıyor. Tiksintiyle ürpererek küçük kuş kadınıma sımsıkı sarılıyorum.
"Bu soruyu küstahça bulursan kusura bakma, ama şunu sormak istiyorum: İnsanlar üstünde çalıştıktan sonra nasıl yemek yiyebiliyorsun? Cellatlar ve benzerleri hakkında bu soruyu hep sormuşumdur. Bekle! Beni bir dakika daha dinle, samimiyim, bunu sormak benim için hiç kolay değil, çünkü senden ödüm kopuyor, bunu söylememe bile gerek yok, eminim farkındasın. Daha sonra kolayca yemek yiyebiliyor musun? Herhalde insan daha sonra ellerini yıkamak ister. Ama sıradan bir el yıkama yeterli olmaz, insanın rahiplerin yardımını alması, bir arınma ayini yaptırması gerekir, değil mi? Ruhunu da bir şekilde arındırması gerekir; ben böyle hayal ediyorum. Yoksa insan nasıl gündelik yaşamına geri dönebilir, mesela masaya nasıl oturup ailesiyle ya da arkadaşlarıyla yemek yiyebilir ki?"