Oldukça basit ve sıradan bir adamım. İnsanların genelinin fikirlerine saygı duymam, çok büyük bir çoğunluğunu sikime takmam ve yine büyük bir çoğunluğu muhatap almam. Yakınlık kurmak isteyen insanlara kolayca şans verir, aynı kolaylıkla siktir çekerim. Muhatabım incinebilir, küsebilir ve/veya kırılabilir diye kolay kolay düşünmem. Benzer
Herkese merhaba,
Bu kitabı ve değerli yazarını bu güzel platform ve buradaki okuyucular sayesinde tanıdım.
Öncelikle burada gerçekten çok kaliteli okurlar olduğunu belirtmek istiyorum.
Oğuz Yılmaz da buradaki değerli okur ve güzel yazarlardan bir tanesi.
Hepimizin hatırlayacağı üzere Mahmut Hoca Efsane bir Hababam sınıfı repliğinde der
Bir dosyam var benim, “Yeni metin belgesi” gibi (adı farklı sadece) . Biliyorum birçok kişinin vardır böyle takıntıları. Sonuçta daktiloyu bıraktı herkes, bilgisayara evrildik bir şekilde Belki de sadece ben, yazım kötü olduğu, çok kötü olduğu için belki de. Evrimle teselli ediyorum belki kendimi. Yazdığım şiirin silinmesini aptallığıma değil de
Alt başlık: Bir Koltukta Çok Karpuz
Merhabalardan bir demet sayın okuyucular. ≈) Bugün sizlere yapabildiğim kadarıyla ilklerin ismi Halit Kıvanç'ı anlatacağım.
Hoş geldiniz. -Biraz uzun... Çayınızı kahvenizi hazır edin isterseniz. ≈)-
Nereden başlasam bilemiyorum, alt başlıkta da dediğim gibi bir koltukta çok karpuz... -kitabı buraya
Onur Caymaz 1977 İstanbul doğumlu, elektronik-bilgisayar öğretmenliği mezunu, edebiyat dünyasına ise şiir ile adım atmış bir isim. Şiire olan sevdası, aynı semtte oturdukları Attila İlhan ile başlamış. Hiç tanışmadan, konuşmadan, peşine takılır, saatlerce arkasında dolanırmış Attila İlhan'ın, hatta bütün arkadaşları dedesi zannedermiş, o derece
" Lermontov uzun yaşasaydı, bizler halkın gerçeğini kabullenmiş, belki de halkın acıları için ağıtlar yakan, halkın gerçek savunucusu büyük bir ozana sahip olurduk" demiş Dostoyevski.
Lermontov' un hayatı kısaca;
Üç yaşında annesini kaybeder ve kısa bir süre sonra babası evi terkeder. Büyükannesiyle yaşamaya başlayan Lermontov, ilk kez
Kim bilir kaç dakika şarkı söylerim bu yıl ve kim bilir gerçek olur hangi hayalim?
Metropol duvarlarında sözlerim yazar ki hepsi kaçak birer bildiridir hayata dair
Ben şiir okuyacaktım ezberimden eşlik etmedi kimse hepsi palyaçoya koştu
Kâinatı kurcalardım Amanos Dağı'nda yedi sene sonra oldum Barış Manço'ya komşu
İzdiham’ın 46. sayısı ellerimde. Birkaç gün önce arkadaşımla –kabul etmesek de- başlarda utana sıkıla sattığımız bir kasa limondan elime geçen yegane şey. Kocaman gözlü bitkin ama bir o kadar da sevimli bir teyze gözlerimizin içine bakarak vermişti parayı avucuma. “Alın siftahınız benden olsun” diyerek. Şu an İzdiham’a bakarken bunlar sürekli
Akif Emre, son dönem Müslüman Türk entelijansyasının "ehl-i dikkat" insanlardan birisi.Gazetecilik kimliğinin ötesinde yaşadığı çağa şahitlik eden,şuur sahibi ve tüm bunların çizdiği duruşa sahip bir şahsiyet.
Tabi onun sahip olduğu anlayışa ve ufka talip olmanın şartı da "İz'ler'ini takip edebilmek olsa
BARIŞ’A ŞİİR
Canım gitti canım / Canımı bilir misiniz
Gözümün ağladığı, kan. /O benim can içre can,
dostumdu.
Ay canım Barış / Ak saçlı dostum benim
O dağlar hangi dağlar ki /De ben de gidem…
Sana senin dağlarından çiçekler derliyem…
Ay Barış, Güneş Barış / Ak saçlı dostum benim.
İçim kan ağlıyor… / Bir yanımı kopardılar,
Adı sen…
Ay Barış canım Barış / Ak Saçlı dostum benim
Sen orda şimdilik bir gurbettesin / Ben burda hazin bir hasretteyim…