Sonra gel zaman git zaman, garip, korkunç, azgın ve kelimenin tam anlamıyla zıvanasız davranışlar gördük. Örneğin korkunç bir gerçek olarak gördük ki barışçılık savaşı körükliyen belli başlı etkenlerden biriymiş. Her düşündüğünü söyleme özgürlüğüne değil, zorbalığa yaramış ve yirmiyi aşkın ulusu susturmak bakımından özgürlük düşmanlarının ekmeğine yağ sürmüş. «İnsanlar birbirinin kardeşidir>> diyen kimseler, istemiye istemiye, binlerce yıldır eşi görülmemiş bir kölelik düzenine girişe hizmet ettiler; zorbalığa karşı koyamama, milyonlarca insanın kesilip biçilmesine yol açtı.
Sonunda tatlılıkla çözümlenemeyen iş yumrukla halledilecektir. Ecdadımız, vaktiyle kararlarını bugünkü manasız barışçılık anlayışı içinde verseydi, şimdi elimizde bulunan milli toprağımızın üçte birine bile sahip olamayacaktık.
Bir millet, başka bir milletin veya milletlerin hâkimiyetinde ise önce bağımsız olmak için çabalar. Bağımsızlığını kazanmışsa yabancı hâkimiyetlerde kalmış olan soydaşlarını kurtarmaya çalışır. Millî birliğini tamamlamışsa büyümeye uğraşır. Zamanımızda istenildiği kadar insaniyetten, insan haklarından bahsolunsun; sömürgecilik, emperyalizm istenildiği kadar yerin dibine batırılsın, yürürlükte olan gerçek budur. Bütün tarihte görüldüğü gibi bugün de barışçılık, barışseverlik, savaş aleyhinde bulunmak birer oyalayıcı yalandan ibarettir. Ebedî barış olacağına, bu konuda verilen teminatlara inanan budala milletler bunun acısını bağımsızlıklarını ve haysiyetlerini kaybederek çekerler. Ne kadar çirkin olursa olsun, hakikat şudur milletler birbirlerine yalan söylemek, güler yüz göstererek kuyularını kazmak ve dost maskesi altında çıkar sağlamakla meşguldürler.
Bizim o ipe sapa gelmez devlet adamlarımız insanları ölüme sevkedebilmek için o manasız barışçılık sözleri ile sarhoş etmenin ve coşturmanın mümkün olacağını sanmışlardı.
Ecdadımız, vaktiyle kararlarını bugünkü manasız barışçılık anlayışı içinde verseydi, şimdi elimizde bulunan milli toprağımızın üçte birine bile sahip olamayacaktık.