Omayra, bu adı verdim sana ve mevsimleri bütün anlamlarıyla iki çakılına bir deniz vereyim hayallerine mavi buğday dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim esmer ve çırılçıplak bir gecede bütün düşmanların gelecek koynumdaki cenazene Seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken kucağımda başın gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını kendi enkazımın üstünde kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan öldürerek yaşatacağım seni kendimde
Reklam
"Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi; keşke hayvanlar âleminden çıkıp aşılan o birkaç gülünç adımın bedeli, sözcüklerin, büyük tasarıların, büyük atılımların o dinmek bilmeyen hazımsızlığı olmasaydı! Karşı karşıya getirilebilen başparmaklara, iki ayak üstünde duruşa, omuzlar üzerinde başın yarım dönüşüne fazla ağır bir bedel bu."
"Şu anda kimbilir napıyorsun sen... Belki uykudasın, belki gezmede. Yahut da temiz, duru bir banyodasın.. Başın, dişin ağrımasın,için bir garip burkulmasın da nerede olursan ol... Yeter ki yaşa!.."
Uğrama akrabaya, girer başın belaya.
Sayfa 20 - Can Yayınları
"Her Gün Bir Kötü Huyundan Vazgeçsen"
Her gün bir kötü huyundan vazgeçsen, her gün bir zaafını, bir erdemle değiştirsen, her yeni gün başka bir yetimin başını okşasan, bir zalime meydan okusan, kendin sürekli fakirleşirken, her geçen gün daha da cömertleşsen, her gün insanların yolları üzerinden bir taşı kaldırsan veyahut bir yeteneğe kendini gerçekleştirmesi içinqs yardım etsen, her gün büyüklerin sözlerinden küçüklere bir şeyler öğretsen, her yeni gün büyük bir adamın bir sözüne hayat versen… Ah her sabah kendine bir iyilikler listesi hazırlasan ve her akşam kendini acımasızca sorguya çeksen, o kadar çok sorgulasan ve eleştirsen ki kendini başka hiç kimseye ve hiçbir şeye zaman kalmasa… Öyle meşgul olsan ki nefsini ezmekle, her çekiç darbesiyle ruhuna kıvılcımlar sıçrasa ve tenin nurunu gizleyemeyecek kadar incelse bile farkında olmasan… Gözlerin kızarmış okumaktan, alnın kırışmış düşünmekten, bacakların yorulmuş hakikatin yollarında yürümekten, ellerinde çekiçlerden nasırlar, sırtında kamburlar insanlığın acılarından, taliplerin birer birer ümidi kesip uzaklaşırken, yolunu gözleyen çaresizler her geçen gün artmış, ölümün soluğu ensende gezerken, yüz yıl sonra için planların hazırlanmış ve Azrail kabzetmeye geldiğinde canını hala yapılacak işlerin kalmış ve aksakallı başın önüne düşse ama ağır çekicin düşmese elinden… İsterse cenazende kimse olmasın, cesedin kimsesizler mezarlığında, isimsiz bir çukura indirilsin, sen ki ölümü yenmiş ve dirisin. Rafet Elçi
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.