Akman holding'in destek olduğu spor kulüpleri vardı. Amatör branşlardaki genç takımlara sponsor oluyorlardı. Çoğunlukla çetin günelde spor destek müdürüydü, sabah holding basın ve halkla ilişkiler toplantısına acilen çağrılmasına çok şaşırmıştı. Nahit akman gece başlayan saldırıyla ilgili toplantı yapmak için holdingin bütün kurmaylarını çağırmıştı. Ama çetin günel kendisininde çağrılmış olmasını yadirgamış, kaygilanmistı. Toplantıda çetin güneli tanıyan kurmaylar da hayli şaşkındı. Yanlışlıkla toplantı listesine girdiğini düşündüler hasret onu özellikle listeye dahil etmişti, ofisi 35 kattaydı çünkü.
seni uyumak zor. hele beni düşündüğünü düşlemek, kendi alemimin kuytusundan yaşantını gözlemek eziyete dönüşüyor bazen. sen zamanı eyliyor, ben burada kaburgalarının içine sıkışmış, günden güne ciğerine işleyen bir yara gibi zamanı içiyorum. düşümde hep yalnız görüyorum seni. zevraki'yle didişirken, fotoğraf makinenle dünyayı dikizlerken, bir sohbetin en hararetli yerinde dalıp giderken gözlerin, başın öne düşük yalpalı adımlarla odalarını arşınlarken, arzuları ertelemenin yakıcı eksikliğini ben duyuyorum göğsümde. hislerin önce bana değiyor, sonra taşlaşıp karanlığa yuvarlanıyorlar. taşların arasında kaldım burada. belim bıkınım, sırtım durmadan ağrıyor. dünyayla aramda aşılmaz bir duvar gibisin. bu yüzden seviyorum panayırları. yaşantıya direnen, direnmekten yorgun düşen yerlerin, karnın, bağrın, şakakların bir süreliğine de olsa düşünmeyi bırakıyorlar çünkü. kalabalığa değmek bana düşüyor, sensiz.
"Her zaman, her gün, hep aynı şeyi öğreniyorum. Başın dertteyse, canın yanmışsa, bir şeye ihtiyacın varsa... fakir insanlara git. Sana ancak onlar yardım eder... yalnız onlar."
Aziz Nesin’in gerçeğin masalı kitabında geçen, geçmişte yazılmasına rağmen günümüz siyasetine de ayna tutan çok güzel bir hikaye. Adeta geçmişi ve geleceği harmanlamaktadır. Eğer hikayeyi okursanız geçmişle, şimdi arasındaki farkın olmadığını görürsünüz.
Hikâye, yurdumuzda basın ve söz hürriyetinin, yalnız kâğıt üstünde yazılı bir süs olarak