BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
Reklam
Dopamin
Bazi iddialara göre her gün yaptığımız bir eylem, beynimizde 2000 parça çikolata yemek veya 25 bin dolar kazanmakla eş değer miktarda ödül uyarımını sağlayabiliyor. Ne mi? Nasıl mı? Çok da basit: Sadece bir gülümseme!
Karlofça’da imzalanan barış Osmanlı ülkesine iki ders verdi. İlki askeriydi, daha üstün bir güç tarafından mağlup olunmuştu. İkinci ders daha karmaşık olmak üzere diplomatikti ve görüşmeler sırasında öğrenilmişti. Osmanlı deneyiminin ilk yüzyıllarında antlaşma yapmak basit bir meseleydi. Osmanlı Devleti şartlarını dikte eder, mağlup düşman kabul ederdi. Birinci Viyana Kuşatması’ndan sonra kısa bir süre, bir tür görüşme yapılmış ve hatta şaşırtıcı bir yenilikle kayzerin konumunun sultanla eş olmasına yönelik taviz verilmiştir ancak bu da öyle ya da böyle kesin bir sonuç değildir. Karlofça Antlaşması görüşmelerinde Osmanlılar ilk kez olmak üzere diplomasi dediğimiz tuhaf sanata başvurmak zorundaydı; böylece siyasi yollarla askeri neticenin sonuçlarını değiştirme ve hatta azaltmayı deniyorlardı.
İnsanın son yıllarında dahi insan olabilmesi için bir toplum nasıl olmalıdır? Cevap çok basit: İnsana daima insan gibi davranılmalıdır. Toplum, artık çalışamayacak durumda olan üyelerine ayırdığı payla kendini ele verir. Onları her zaman bir madde gibi görmüştür. Toplum yeri geldiğinde bu yaptığını itiraf eder, önemli olan tek şey kârdır ve ‘hümanizm’ yalnızca bir göz boyamadır. 19. yüzyılda, yönetici sınıf, Proleterya’yı bariz bir biçimde barbarlıkla eş tutmuştu. İşçilerin mücadelesi proleteryayı yeniden insanlığın bir parçası yapmayı başarmıştır. Fakat yalnızca verimli oldukları sürece. Toplum, yaşı ilerlemiş işçiye sanki o başka bir türe aitmiş gibi sırt çevirir. Bu sorunun sessizlik komplosu gömülü olmasının sebebi budur.
Sayfa 78 - Zeplin Kitap
Yani eş seçimimizi ve ilişkimizin içeriğini kişilik özelliklerimiz belirler. İlişkilerimizde olumlu ya da olumsuz yönlerimize en fazla benzerlik gösteren partnerleri buluruz. Örneğin geçmişimiz bize, fazla bağlanmadan yaşanan fiziksel yakınlaşmaların bizim için en doğrusu olduğunu öğrettiyse, tam bu kalıba uygun birilerini kendimize çekeriz.
Reklam
İnsan aynı anda pek az şeyi kavrayabiliyor. Gözümüzün önünde, burada, şimdi olup biteni görüyoruz sadece. Birbiriyle bir biçimde bağlantılı hatta birbirini bir biçimde tamamlayan eş zamanlı birçok süreci zihinde canlandırmak insanın sınırlarını aşıyor. Nispeten basit olgular karşısında bile yaşıyoruz bunu. Tek bir insanın yazgısı çok şey ifade edebilir, birkaç yüz insanın yazgısını kavramak güçtür, ama bin insanın, bir milyon insanın yazgısı hiçbir anlam ifade etmez aslında.
Sayfa 179Kitabı okudu
tek bir soru yetiyormuş işte, hadi yine iyisiniz beyler :p
Kadınlar bazen eşlerinin kendilerini anlamalarını beklerken yorulur ve huysuzlaşırlar. Şöyle derler: “Ne düşündüğümü, ne istediğimi niye bi­lemiyorlar?” Bu soruyu sormaktan yorgun düşerler. Ancak, bu çıkma­zın bir çözümü vardır, etkili ve verimli bir çözümü. Eğer bir kadın bu açıdan duyarlı bir eş istiyorsa, ona kadınlann iki­liğinin sırrını açacaktır. Ona içerideki kadından, kendisine eklendiğin­de iki yapan birinden söz edecektir. Bunu yapmanın yolu, onda görül­düğü, duyulduğu, bilindiği hissini uyandıran ve aldatıcı ölçüde basit gi­bi görünen iki soruyu sormayı eşine öğretmesidir. İlk soru şudur: “Ne istiyorsun?” Hemen herkes doğal olarak bu çeşit bir soruyu sorar. Ama daha temel başka bir soru daha vardır: “De­rin benliğinin arzuladığı şey nedir?” Eğer bir kadının ikili doğası gözden kaçırılır ve kadın sadece görün­düğü biçimiyle değerlendirilirse, insan büyük bir sürprize hazır olmalı­dır, çünkü kadının vahşi doğası, derinlerinden yükselip kendini göster­meye başladığında, çoğu zaman daha önce ifade ettiklerinden tamamen farklı ilgi, his ve fikirleri olduğu görülür.
Süreklilik fikrinin teşekkül etmeyişindeki en önemli sorun teknik bakımdan eş zamanlamanın olmamasıdır. Büyük bir tabip olup kanser teorileri geliştirmeden önce, teşhis için gerekli olan en basit yöntemleri öğrenmek gerekir. Tarihçilik açısından bu yöntemlerden biri senkronizasyon, yani eş zamanlamadır. Türkiye'de insanlar tarih öğrenirken eşzamanlama öğrenmezler. 1552 yılında Türkiye'de olan bir hadiseye bakarken İspanya'da, Cenova'da, İran'da, Rusya'da ne olup bittiğine de dikkat etmek gerekir. Oysa, bu kadar yakın olmamıza rağmen, Kanuni dendiği zaman insanların aklına Korkunç Ivan ya da Şarlken gelmiyor. Mimar Sinan o kubbeleri inşa ederken Roma'da, İspanya'da neler yapılıyordu, bunun üzerinde durulmuyor. İşte bu durum tefekkürü önlüyor. Bu durum sadece sıradan vatandaşları değil, meslektaşlarımızın bile bir kısmını kapsar.
"Yaşamda adaleti aramak için koşullanmışız ve bulamadığımızda, öfke, endişe ve hayal kırıklığı hissetmeye eğilimliyiz. Aslında, sonsuz gençliğin kaynağını ya da benzer bir mit'i aramak da eş­ değer üretkenlik taşımaktadır. Adalet var olmamıştır. Hiç olma­dı ve hiç de olmayacak. Dünya basit haliyle bu biçimde yaratıl­madı. Kuşlar solucanları yer. Bu solucanlar için adil değil. Dün­yada adalet olmadığının farkına varmak Için doğaya bakmanız yeterli. Kasırgalar, gelgitler, seller, kuraklıklar hepsi haksızlık." Dr. Wayne Dyer
Reklam
Muhammed bin Fazl hazretlerinden: Bir kimsenin cahil olduğu şu altı maddeyle anlaşılır. a) Lüzumsuz ve basit şeylere kızması, b) faydasız konularda konuşması, c) yerini bulmadan öğüt vermesi, d) sırrı açıklaması, e) herkese güvenmesi, f) dostunu düşmanını tanımaması.
Sayfa 85 - İsyan ve ÖfkeKitabı okudu
Bir yerlerde insanların yeni anılar oluşturmak için es­ kilerini unuttuğunu duymuştum. Hayatına devam etmek için unutmak zorundaydın. Ama düşünmeye başlayınca ... Ölümün gözünün içine baktığım için olacak, en basit ha­ tıralarım bile gözümde canlanıyordu.
Sevmek öyle basit bir eylem değildir azizim...
Bir kadını sevmek isteyen eşin, onun evcilleşmemiş doğasını da sevmesi gerekir. Eğer kadın öteki tarafını sevemeyen ya da sevmeyecek olan bir eş alırsa, mutlaka bir şekilde paramparça olacak ve tamir edilemeden sakat bir şekilde kalacaktır.
Her algı sonlu iken uzay sınırsız bir ortamdır, her duyum basit iken uzay sınırsızca bölünebilirdir, kendi başına ele alınan her duyum bir duyumdan başka bir şey değilken uzay eş zamanlı duyumların düzenidir. O halde uzay a priori olarak bilinir gibi gözüküyor. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak tüm insanların zihninde duyumları ayrıştırma [distinguer] ve yan yana koyma [juxtaposer] temayülü vardır.
Sayfa 37 - KindleKitabı okudu
Günümüzde insanların yaşamını düzenleyen asıl faktör onların ne zekası, ne felsefesi, ne de şu veya bu kanaldan öğrendikleri bilgileri değil, içgüdüsel hayatlarıdır. İnsanlık içinde insanlığın pek kalmadığı bir insanlık tablosunu çizme gayreti içindedir. Ne doğum... Ne ölüm... Ne de yaşamın bizzat kendisi; gerçek değeriyle ele alınamamaktadır. Tüm bunların sonucu olarak, insan çevresindeki olup bitenlere karşı yabancılaşmıştır. Tabii en önemlisi de kendisine yabancılaşmıştır. Neden mi? Görünürdeki neden çok basit... Çünkü: * Dış tesirlerin yönlendirmesi altındadır. Medya ve reklamların adeta kölesi olmuştur. * Duygularıyla karar vermektedir. * Araştırıcılığını yitirmiştir. * Mevcut bilgilerini yeterli görmektedir. * Herhangi bir olay, nesne veya kişilerle eş koşma içine girmektedir. Ortada kendisi kalmamıştır. Rüzgara kapılıp savrulan yapraklara dönmüştür. * Egoizması vicdanını örtmüştür. * Bilgisi değil kulaktan dolma inançları ön plandadır. Birileri nasıl istiyorsa, o da öyle düşünmükte, öyle hareket etmekedir.