Gözyaşı Mührü. Mükemmel bir keşifle sizlerleyim. Yine çok güzel bir fantastik kitap bulduğum için çok mutluyum. Ve bu kitabın yazarı bir Türk. Bunun mutluluğunu cidden anlatamam. Olay örgüsü ince ince işlenmiş, maceralarımız asla bitmiyor. 430 sayfayı soluksuz okudum desem yeridir.
Hikayemiz bir dağın derinliklerinde bulunan Yeraltı Şehri’nde
"Bu kitap zihinsel hastalığı olan ve kendinde yardım alacak gücü bulanlara adanmıştır."
psikiyatrist yazar Gary Small hastaların anılarını koruma konusunda yardımcı olurken, birçoğunun da unutmak istediği anıları olduğunu ve bu anıların ardında çözümlenmemiş psikolojik sorunlar, kişinin gerçeklikten kaçmasına neden olan aşılamamış
Bu kitabı 515 günde bitirdiğime bakmayın, son 300 sayfayı 2 günde okudum. Yalom’un kalemiyle 13 yaşımda
Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek kitabıyla tanışmıştım. Yalom’la tanışmak için sıradışı bir kitaptı. O yaşlarda ölümü çok sorguluyordum, hiç korku beslemeden. Besleyen insanlar hakkında merak düşüncelerim oluşunca bu kitabı okumuştum. Divan’dan sonra da kesinlikle
‘‘Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.’’
Kitapta bende iz bırakan Orhan Veli dizeleri bunlar oldu. O yüzden yazmaya da ‘‘Ölüme Yakın’’ şiirinden bir alıntıyla başlamak istedim. Orhan Veli belki yaşarken de iyi insandı, çok seviliyordu ama o garipliği, anama duyurmayın dediği mahzunluğu; tarifsiz
Çocuk kitabı gibi gözükse de mana olarak bakıldığında çok daha derin bir kitap.Okudukça ne kadar kendimizi kaybettiğimizi farkediyorum. Büyümek demek küçük mutluluklardan vazgeçmek demek değildi ama biz mutluluğu hep sayılarda aramaya başladık.Bir güle sahip olmayı onu yetiştirmeyi bir başarı olarak görmezken ne kadar para kazandıysak,yada ne kadar insana hükmetmeyi başardıysak o kadar mutlu olucağımızı sandık.(Yanıldığımızı yaşlanınca anlayacaz ama geç olmaz umarım).
Kitapta Küçük Prensin sorgulamalarıyla aradığı cevapları bulmaya çalışıyor.O cevapları ararken bizde aynı soruları kendimize sorup cevap bulmaya çalışsak belki de mutluluğu çok ta uzakda aramaya gerek olmadığını görebiliriz.Hayat gerçekten çok kısa ve mutlu olmak için paraya,şöhrete yada başka bir şeyi beklemeye gerek yok.Yaşadığımız her gün bizim için mucize bunun tadına vararak hayatı dolu dolu yaşamaya bakmak gerek.
Her yaştan insanın okuyup kendince ders çıkarabileceği türden çok güzel bir kitap.Okunmasını tavsiye ederim.Keyifli okumalar dilerim.
Kitaptan alıntı:
Büyük bir karanlık perdesi var bu olayda. Neresi olursa olsun, bir yerde, hiç görmediğimiz bir koyunun bir gülü yiyip yemediği Küçük Prens'i seven bizler için çok şeyi değiştirir.
Gökyüzüne bakın ve sorun kendi kendinize: Evet mi, hayır mı? Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi? Bakın nasıl her şey değişecek...
Ve hiç bir büyük, bunun ne denli önemli olduğunu anlayamayacaktır!
Yıldızları her seyrettiğimde Küçük Prensi hatırlıcam artık.Gülün ve koyununla birlikte gezegeninde mutlu olmanı dilerim.
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Can Çocuk Yayınları · 2020234,1bin okunma
Çoğunluk, der Kant, bir yetidir: Erginleşme yetisi, bağımsızlık ve otonomi yetisi. Düşünce ayrılığı yetisi. Çoğunluk olmak -metnin üç anlatısını ele alıyorum- örneğin bir kitaptan alıntı yapmaya ihtiyaç duymadan düşünebilmek; başka bir vicdanın rehberliğine gerek kalmadan hayati seçimler yapabilmek, bir doktorun reçetesini körü körüne takip etmeden kendine sağlıklı bir yaşam için gerekli kuralları koyabilmek. Azınlık tam tersi, bir başkasının düşüncelerini, dav- ranışlarını ve tavırlarını kendisine dayatmasına izin vermektir. Aydınlanma (Almanca Aufklärung) kişinin kendini azınlıktan koparıp çoğunluğa yöneltme çabası, bu çabadan doğan gerilim, birinden ötekine geçerkenki hareket halini ifade eder. Aydınlanma bir süreç, bir çabadır.
Evet Romeo ve Juliet canım sıkıldıkça okuduğum bir kitap. Nedense kitapta altını çizdiğim cümleleri tekrar tekrar okumak çok hoşuma gidiyor. Yazarın birkaç kitabını okumuş biri olarak dönüp dolaşıp kendimi bu kitabın sayfalarını çevirirken buluyorum.
Herkesin bildiği üzere Romeo ve Juliet iki düşman ailenin çocuğu ve Juliet'in ailesi onu başka biri ile evlendirmek üzereyken Romeo ile tanışır ve ikiside birbirine aşık olurlar. Fakat bu romanda gördüğümüz gibi aşk her zaman işleri yoluna koyan bir şey olmuyor. Yeri geliyor ayağını yerden kesip zirveye çıkaran bir şey oluyor; yeri geliyor seni o zirveden aşağı indirebiliyor. Bu kitapta maalesef zirveyi pek göremiyoruz; imkansızlığın getirmiş olduğu acıları, ve daha çok acıları, yorgunluğu görüyoruz.
Beni yoran bir kitap hiç olmadı dili çok sade,anlaşılır ve sürükleyici bir kitap. Okudukça okuyası gelir, bir çırpıda bitirmek ister insan. Zaten Shakespeare'ın hemen hemen her kitabı bu şekilde.
Kitaptan bir alıntı ile bitirmek isterim:
"Bu kadar kötü yazıyla dolu bir kitap
Nasıl güzel ciltlenebilir böyle?"
Romeo ve JulietWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202260bin okunma
"Korktuğum, hem de fal taşı gibi açılmış gözlerle korktuğum, beni korkunun anlamsız derinliklerine çeken şey yalnızca içten içe kendime kurduğum komplo, bu komplo benim büyük satranç oyununda değil piyonun piyonu olmak, tam tersine, oyunun kurallarını hiçe sayarak ve bütün oyunu altüst ederek vezirin yerini zapt etmek istememe dayanıyor sonra da belki şahın yerini ya da bütün tahtayı; bunu gerçekten yapmak isteseydim başka ve daha az insanca bir yolla olması gerekirdi. Bu nedenle sana sunduğum teklifin benim için anlamı senin için olduğundan çok daha büyük."
Bu kitap ile ilgili düşüncelerim çok karışık, bir türlü toparlayamıyorum. Ancak her şeye rağmen, incelenmeye değer bir kitap olduğunu düşünmek istiyorum. Öncelikle kitabı anlatmakla başlayayım. Kitabı okumayanlar, okumasın. !!Spoiler uyarısı!!
Kitap, Alex adlı karakterin ağzından aktarılıyor bize. Alex'in, henüz on beş yaşında bir genç iken
Akşamı bu şekilde geçirmek ne tatlı! Doğrusu okumak gibi tatlı şey yok! Başka her şey insanı kitaptan daha çabuk yoruyor!.. Kendi evim olduğu zaman müthiş bir kütüphanem olmazsa mutsuz olurum.
Öncelikle Sevgili Serdar Tuncer’e bu eseri yazdığı için canı gönülden teşekkür ediyorum..
Kitap satın alırken Serdar Tuncer’in Delilim Yok Kalbimden Başka” kitabına denk geldim aldım, bi çırpıda okudum... Bu kitapla hayatımızı, insanlığımızı, kulluğumuzu, Müslümanlığımızı, dostluğumuzu, arkadaşlığımızı hepsini tekrar sorgulamayı öğreniyoruz.
Yazarın değindiği tüm konular, üzerine uzun uzun düşündüren cinsten.
Şöyle sessiz sakin bir yerde büyükçe bir ağacın altında oturup bu kitabı okurken arada da durup gökyüzüne bakacak ve okuduklarınız üzerine düşüneceksiniz.
Adeta terapi gibi..
Ayrıca kitap düşündürmenin yanı sıra bazı eksik yönlerimizi görmemizi de sağlıyor ki ibret alalım...
Ve asıl bu eserine gelecek olursam gerçekten tek kelimeyle muazzam. Kitapta insanın kişiliği, aile yaşantısı,dindarlığı, vatanseverliği hepsi ayrı ayrı konu edilerek ele alınmış.. .. O kadar yalın ve yumuşak bir dille kaleme dökülmüş ki kitabın birçok satırının altını ısrarla çizmeden geçemedim..
Asla vakit kaybı yaşatmayacak, sizi sık sık düşündürecek hayatınıza ciddi anlamda yön vermenizi sağlayacak güzel bir başucu eseri niteliğinde...
Kitaptan alıntı;
“Kimse giremez yazıp astım kalbimin kapısına. O gül yüzlü girip oturdu başköşeye. Güldü; ben okuma bilmem dedi... “ Bilenlerin geri döndüğü nice kapılar vardır ki bilmeyenlerin önünde açılır ardına kadar...
Ben bilmem ama sanırım bilmeyenlerin bir bildiği var bilenlerin asla bilemeyeceği!..
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını ve Türkiye'yi kurduğu zamanları dönemleri ele alan
Yılmaz Özdil oldukça güzel bir dille ve akıcılıkla kaleme almış kitabını.
Benim kitapta özellikle ilgimi çeken başlı başına 2 konu oldu. Bunlardan birincisi Türkiye'nin ne denli zorluklarla kurulması, ikincisi ise Türk kadınına verdiği
Önce biraz kitaptan bahsedeyim, sonra uzunca bir alıntı koyacağım çünkü bana kalırsa bu tarz kişisel gelişim minvalinde kitapların kişiye hitap edip etmediği en çok içinden bir pasajla anlaşılabiliyor. Kabir Helminski'den okuduğum ilk kitap. Gerçi bu kitabı ne zaman ve kimin önerisiyle aldığımı da hiç hatırlamıyorum. Seneler önce almıştım.
Merhaba arkadaşlar,
Ne yazsa okurum dediğim özel kalemlerden biri sevgili Süleyman Dama Hocama böyle şahane bir eseri bizlere buluşturduğu için öncelikle teşekkür ederim.
Gelelim kitabımıza,
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'in hayatını en ince ayrıntısına kadar ele almış kitapta. O doğmadan 72 yıl öncesinden başlıyor kitap ve vefatına kadar yaşadığı tüm zorlukları anlatıyor.
Ramazan ayı içinde okuduğum en değerli kitaptı.
Okuyun okutturun mutlaka derim.
Bu güzel kitaptan birkaç küçük alıntı bırakmak istiyorum aşağıya,
" En sevgili, Allah'ın bizzat nurundan yaratılıp, nur halinde dilediği gibi hayretler aleminde dolaşırken; insanlardan, cinlerden, meleklerden ve diğer varlıklardan hiçbirisi henüz yaratılmamıştı. Mekan olarakdan ne cennet ne cehennem ve nede evren vardı."
" O, en sevgiliydi. " Sen olmasaydın alemi yaratmazdım." diyenin sevdigiydi."
" Zulmün ve merhametin en üst düzeyde yaşadığı başka bir yer yoktu yeryüzünde."
" Üzülme ey Ömer! Dünya nimeti onların, ahiret nimetinin bizim olmasını istemez misin?
Sevgi ve muhabbetle kalın