“Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Bırak dünyanın haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi?”
..
Uzun İhsan Efendi düşünde dayısının kendisine bir şeyler söylediğini işitti. Ona cevap vermek, kör olduğu için düşten başka bir şey göremediğini anlatmak istedi. Ama bir güç, konuşmasına engel oluyor, dili ağzında dönmüyordu. Fakat zihninden geçenler belliydi.
Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar
Demek
Kırlangıç kuşları gibi
bir eş bir yuva
ve göç hazırlığından başka
birşey anlamazken
hayattan,
dünyanın çekirdeğindeki
ateşe taparcasına
durmadan savaşan insan,
aşk masallarıyla özür dilemiş
bir zamanlar tanrısından.
Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
bazı kitaplar vardır ne edebi ne düşünsel alanda bir iddiası yoktur, üslubu basit anlatimi sadedir fakat kendini bir çırpıda okutur ve bitirince içinizde kocaman bir iz bırakır, bir ağaca kaba saba bir çakıyla isim kazır gibi.
Suada'nın hayatını pencere olarak alıp diğer kurbanların yaşadığı mezalimi , yüz karası savaşı anlatan bu kitap benim için bu yerdedir. yazarın kitabın ilk kısımlarında alelade bir anlatımı olsa da savaşın başladığı kısımda aklınız sadece tek suçu başka bir kitaba inanmak olan insanların tüm dünyanın şahitliği eşliğinde kıyımına kilitleniyor. gerçek dünyada insanların birbirine yaşattıklarına hiçbir kurguda rastlanamıyor ve o zaman anlıyorsunuz ki gerçek öykülerin iyi bir yazardan çok cesur bir yazara ihtiyacı var.sonlarına doğru boğazım düğüm düğüm okuduğum bu kitabı yazmaya ben cesaret edemezdim çünkü.
Bu yazımda özelde sevmek üzerine, genelde sevgi üzerine konuşmak istiyorum. Sevmenin gücünü ve gerekliliğini dilim döndüğünce sizlere, bizlere gösterişsiz anlatmak istiyorum. Doğal bir şekilde sevgi etrafında gidip geleceğim. Bendeki sevginin karşılığını, sevginin izdüşümünü, sevginin etkisini ortaya dökme uğraşında olacağım. Mevzu gereği yazı
Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kalmiyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğuluyor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün
Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kalmiyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğuluyor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün
Aslında biz, (Biz! Uzun süredir)
hep kargaların gelmesinş beklemekteyiz.
Kentin, çürümüş etlerini... özenle didikleyecekler...
Sonra, bembeyaz kemikler bırakıp
neşeli bir güneşin avuçlarına,
çok sesli kaos şarkılarıyla
kargalar, göçüp gidecekler
başka mezarlıklara doğru
giderek tutuşmaya başlayan gökyüzünün altında.
Deliksiz uyunur, ilk kez böyle gecelerde
Ve ilk iş sabah kahvaltıdan önce
bu kemiklerden beş delikli kavallar yapılır...
dansetmek için yamaçlarında yeni bir dünyanın.
Ve işte, o zmaan kırlangıçlar, puhu kuşları ve serçeler
kim bilir, belki de geri dönerler
🕊️
Az evvel okuduğum makaledeki şu hikmetli sözlere bakar mısınız?
Dünyanın en iyi düşünürlerinin çoğu, fikirleri kanatlı yaratıklarla eşitlemiştir. Antik Yunan filozofu Platon (d. 429 BCE), zihni, içinde bir dizi kuşun veya fikirlerin dolaştığı büyük bir kafese benzetmiştir. Bu kuşları ancak bir tünekte otururken yakalayabildiğimizi, ancak zamanlarının büyük bir kısmını tedirgin bir şekilde kafesin bir ucundan diğer ucuna koşarak geçirdiklerini ve geride sadece bulanık bir tüy bıraktıklarını ekledi. Aklımızdan büyük fikirler geçebilir ama Platon'un da bildiği gibi bu başka bir konudur, onları inmeye ikna edin.
𝐆𝐈𝐑𝐈𝐒
Bu eseri yazan ve Boşnak Müslümanlarının çektiği zulmü, okurken vücudumuzdaki tüyleri diken diken edecek bir esere imza atan
Sinan Akyüz'e teşekkürlerimi sunarım. Kitabı okurken, elimden geldiğince ince bir titizlikle ve objektif bakış açısı ile okumaya çalıştım, incelememi bu titiz çalışmam ile gerçekleştirdim. Yeri geldiğinde duygularımın
Zeze, belki çocuksu bir merakla şakalar yapıyor. Belki de sebepsiz yere dövülen yerlerinin acısını bir an olsun unutabilmek için.. Onun küçük hatalarının sonuçları çok ağır veriliyor. Oysa yaralarının sebebi olan babasının bile -hiç haketmiyordu- gönlünü almaya çalışan, dünyanın en merhametli çocuğuydu, Zeze.
Zarar görmediği tek yer Portuga'nın yanı olduğu için onun yanından hiç ayrılmak istemiyor. Onun çocuğu olmak için yalvarıyor ve o masum düşünceleriyle kabul ederse herşeyi yapacağını söylüyor. Benim gözlerimin dolduğu an burasıydı. Zaten bu kitabı okuyup gözleri dolmayan çok az insan vardır.
Zeze'ye iyi gelen tek insan Portuga ve büyülü şeker portakalı fidanı elinden alınıyor. O günden sonra ne yaptı bilmiyorum. Biraz korkuyorum da duymaktan.
Bence sen bütün sitemlerinde haklısın Zeze. Birini ailen gibi görüp ondan kopmak kadar acı başka bir şey yoktur bu hayatta. Neden aldılar ki sana iyi gelen tek şeyi elinden? Nasıl görmediler seni?
Canım Zeze, sana söz hiçbir zaman çocukları yaralayan bir insan olmayacağım. Kuşları kafese kapatan bir insan olmayacağım. Ağaçları kesen bir insan olmayacağım. En küçük bir fidanın bile hikayesi olabileceğini biliyorum ben Zeze.
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022229,3bin okunma
Sonradan icat edilen bu günlerin kutsanmasına, küresel kapitalizmin pompalamasıyla onlara ayrı bir değer atfedilmesine hep soğuk bakmışımdır ama ben yine de sevgilisi olan ve bugünü önemseyen herkesin
14 Şubat Sevgililer Günü'nü kutlarım...
Yanınızdan yörenizden sevdikleriniz hiç eksilmesin. Her gün sevgi ve iyilik günü olsun. Sevelim