‘Görmek zaman ister.’
.
Eva Meijer bir adanmışlık hikayesi sunuyor bize.Gwendolen (Len) Howard’ın hayatını..Varlıklı bir ailede doğup ona çizilen hayatın dışında,kendi tercihlerini seçerek,yeni bir hayat kuran kadını..
.
Len Howard önce kemanıyla Londra’da buluyor kendini.Ailesinden uzak ama özgür.Kalabalığın peşinden gitmiyor.Çok sevdiği müziği de yanına katıp; başka bir dünyanın kapılarını açıyor: Kuşlar.
.
Kuşları hayatına uydurmuyor,o kuşların dünyasına misafir olmayı tercih ediyor.Onların ne kadar bireysel olduğunu gözlemliyor,ne kadar zeki hatta duygusal olduklarını..Ve bunları yaparken bizlere şu iki kavramın önemini gösteriyor: emek ve saygı.
.
Meijer,bu hayatı romanlaştırırken;sıkmıyor-zorlamıyor kelimeleri.Howard’ın baştankara kuşu Yıldız ile deneyimlerini Howard’ın yazılarından alıyor,sağlam ve hareketli bir kurgu oluşturuyor.Sonsöz ile de bilgilendiriyor.İlgi çekici bir hayatı,daha da parlatıyor..
Doğuştan genital bir bozukluğu olan Jane Chisolm zor bir dünyanın ona dayattığı her şeyle bir yolla başa çıkıp, kendini kendince var etmeyi başaran bir kadın. Başka bir dünyaya ait adeta ama bu dünyadaki yerini talep etmekten, bunun için savaşmaktan bir an bile vazgeçmiyor. Kıran kırana, kanlı bir savaş değil onun yürüttüğü. Kabullenişle, sükûnetle, iyi niyet ve azimle yürütülen bir savaş. Öldürmeden ama hayatta kalmayı hep başararak.
O ileride bütün dünyanın "bu Martin Eden kimdir?" diyeceği ünlü bir yazar olacaktı ama bunun öncesinde gemi işçiliğini bırakmalı,günde 3 saat uyumalı,imkansız bir aşka tutulmalı,aç kalmalı,çok aç kalmalı (aslında onu aç iken besleyen yapıtlarıydı ve o bunlara herkesten çok inandı.),hasta olmalı ve herkes tarafından terkedilmeliydi. Hayatının en rahat zamanında ise kendine yapılan tüm yaltaklanmalara "Neden beni beslemediniz" cümlesini beynini kemiren kurtçuklar misali içinde söyleyip durdu ve kimseyi affedemedi en sevdiğini bile.
Martin Eden bence bir imkansızın kitabı,büyük çabaların,özverinin ve savaşın kitabı. Yalnız duygusal zekam daha mutlu bir son isterdi o başka :) Bu güzel kitabın içerisinde bulunan harika şiirle sizi başbaşa bırakırken acaba Jack London'ın diğer kitapları ile devam mı edeyim yoksa başka bir yazara mı geçeyim sorusunu cebime koyarak uykuya geçiyorum :) Sevgiyle kalın. "bitirdim,
bir kenara bıraktım lavtayı
mor yoncalar arasında
salınıp duran gölgeler de,
şarkılar da,
bitecek yakında.
bitirdim... bir kenara bıraktım lavtayı
çiy düşmüş çalılar arasında
seher vakti öten
ardıç kuşları gibiydim.
şimdi sesi kısılmış,
yorgun bir bülbülüm.
tükettim şarkıları,
dikkatle söyleyerek.
bitirdim..."
Martin EdenJack London · Akvaryum Yayınları · 201292.8k okunma
"Peygamberler.. Tarihin en büyük devrimcileri..Dünyanın kesif karanlığını delen kartallar.. İnsanlığa ezelden ve ebedden haberler, müjdeler ve ikazlar getiren kutlu elçiler..Bizden ama bizim gibi olmayanlar..Kanlı canlı, fani varlıklar ama kanları da canları da başka dünyaya bağlanmış sonsuzun kuşları..Dünyamıza bir süreliğine konuyor ve konaklıyor, ardından da göklerden heybelerinde getirdikleri neşidelerle seküler karanlığın semasını şimşeklerle aydınlatıp ve galaksilerini biz fanilere bırakıp gidiyorlar.."
"Bazen başka insanlardan tamamen yoksun görünen böyle bir dünyada yapayalnız olmaktan kaynaklanan derin bir hüzün hissi duyuyordu. Arada sırada, bir şey olacağına ve kendisinin bu şeyi bilmesine ya da anlamasına izin verilmeyeceğine dair anlık bir korkuya kapılıyordu. Belki de ölümdü bu, ölüm korkusuydu. Beklentisiydi. Neredeyse insana musallat olan bir ürpertiydi. Jane böyle durumlarda ağlamasına aglardi ama her nedense gözyaşları bir türlü gelmiyordu, sanki keder duygusunun ifadesi onu terk etmiş, bunu ifade etme becerisi zihninin ve yüreğinin çok derin yerlerine gömülmüştü. Jane bunun iyice yerleşmesine izin vermişti çünkü belki böylece mucizevi bir şekilde iyi huylu huylu sakin bir ur gibi küçülüp
büzülüp yok olurdu. Ama olmamıştı. "