Günümüzde Batılı hükümetlerin sahip oldukları çevrimiçi kabiliyetleri suiistimal etme arzuları bize şunu gösteriyor:
İnternetin gücü ve önemi arttıkça ABD'nin savunma kurumları (ve müttefikleri) ile yaratılmasında önemli bir rol üstlendiği küresel ağ arasındaki ilişki de giderek daha karmaşık bir hal alıyor.
İnternet bir bakıma fevkalade
Bugün dünyadaki 35. yılım, doğum günüm. Cahit Sıtkı’nın deyişiyle: “Yolun yarısı”. Bu zamana kadar yaşadıklarımdan, şahit olduğum binlerce hayat hikâyesinden, kendimce okuduğum kitaplardan, dinlediğim müziklerden, izlediğim filmlerden bir terapist olarak şunları öğrendim:
İnsan nisyanla malüldür ve fena halde hüzne, hüsrana mahkûmdur. Her hal
Özgür olabilmek için çıkarıp atacağınız kendi özünüzün parçalarından başka nedir ki? Kaldırmak istediğiniz adaletsiz bir yasaysa, o yasayı kendi alnınıza siz yazdınız kendi ellerinizle. Onu hukuk kitaplarınızı yakarak veya üzerlerine denizleri boca etseniz bile yargıçlarınızın alınlarını yıkayarak silemezsiniz.
Ve tahtından indirmek istediğiniz bir despotsa söz konusu olan, önce onun içinizde kurulu tahtını ortadan kaldırın. Bir zorba özgür ve gururlu olanlara nasıl hükmedebilir, eğer onların kendi özgürlüklerinde bir zorbalık, kendi gururlarında bir utanç yoksa? Ve üstünüzden atmak istediğiniz bir yükümlülükse söz konusu olan, bu yükümlülük size dayatılmadı, onu siz seçtiniz.
Buraya kadar konuşmamızı sakin bir vaziyetle dinleyen Yüzbaşı Cevat Bey, Paşa'nın yaveri, kalın, sertliği hoşa giden bir sesle, "Bu şarapnel misketlerinden bir tanesi Paşa'nın göğsünü okşamıştır!" dedi.
"Nasıl?" dedim.
Evet, sağ tarafta ceketimde bir kurşun yeri gördüm. Yanımda bulunan subay, "Efendim, vuruldunuz" dedi. Ben böyle bir söz yayılırsa askerimizin manevi kuvveti üzerinde yapacağı etkiyi düşündüm.
Elimle subayın ağzını kapadım.
"Sus" dedim.
Cevat Bey devamla: "Bir şarapnel misketi göğsünün sağ tarafında tam saatinin bulunduğu cebe isabet etmiştir. Saat parça parça oldu. Fakat o darbe Paşa'nın göğsünde hafif bir leke bırakmaktan başka ileri geçememiştir" dedi.
"O saat sizin için tarihi bir saattir. Görebilir miyim efendim? " dedim.
O saatin kalıntısını bu muharebeden sonra Liman Paşa hazretleri hatıra olarak aldılar. Bana da kendilerinin aile asalet armasını taşıyan saatlerini verdiler.
Sayfa 162 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Üçüncü SafhaKitabı okuyor
"Siyer" her ne kadar bir insanın, bir beşerin hayatı olsa da, aslında bütün bir beşeriyetin hayatıdır. Çünkü kim olursa olsun, herkese söylenmiş bir söz vardır ...
Esselamü aleyküm #herkesiçinsiyer Medine Dönemini anlatan eserimle geldim Elhamdülillah..
Öncelikle bu iki kitaptan oluşan siyer kitapları mutlaka okumamız gerekiyor.
"kullanmasını bilene, zaman hiçbir zaman dar gelmez." ne doğru söylenmiş bir söz... "İnsanın ne kadar boş vakti varsa yapması gereken işi başarması için o kadar az zamanı olur." sözü ne kadar da doğru! "Çalışmaya zamanının olmadığını söylemek, insanın gevşekliğine ve çabalamaktan nefret ettiğini itiraf etmesinin başka bir yoludur." da öyle
Sanki hiçbir şey uyaramaz
İçimizdeki sessizliği
Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey
Gözleri getirin gözleri.
Başka değil, anlaşıyoruz böylece
Yaprağın daha bir yaprağa değdiği
O kadar yakın, o kadar uysal
Elleri getirin elleri
Diyorum, bir şeye karşı komaktır günümüzde aşk
Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi.
Yoğunlaşma bazı sorularla başlıyordu. Yaradılışımı, geleceğimi, çevremi, insanların farklılığımı, duygularımın çeşitliliğini sorguluyordum. Kendimi dinlemeyi öğrenmekti bu yaptığım. Çünkü duyulabilecek kadar yüksek bir ses vardı içimde. Bunu fark edince, dünya üzerindeki bütün insanlar birden yok olsalar dahi yalnız kalmayacağımı anladım. Çünkü ağzımdan çıkan, baş- kalarının duyabildiği bir sesin yanında içimde yankılanan ve kimsenin varlığından bile haberdar olamayacağı başka bir ses daha vardı. Demek ki kendimle diyalog kurabilir, aynı konu hakkında yüksek sesle bir söz söylerken, içimden de bambaşka bir cümle kurabilirdim. Dünyayla aramdaki köprüyü ve kendime açılan kapıyı böylece keşfettim.
Aynada başka güzelsin,
Yatakta başka;
Aldırma söz olur diye;
Tak takıştır,
Sür sürüştür;
İnadına gel,
Piyasa vakti,
Mahallebiciye.
Söz olurmuş,
Olsun;
Dostum değil misin?
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in amelde dört büyük (Hanefî, Malikî, Şâfiî ve Hanbelî) mezhebi, Müslümanlar hakkında bir ilâhî rahmettir. Bunlar edille-i erbaadan (Kitap(Kuran'ı Kerim), Sünnet(Hadisi Şerif), İcmâ ve Kıyâs-ı Fukahâ’dan) dînî hükümleri çıkarmış, Müslümanlara takip edecekleri yolu açıkça göstermişlerdir. Bu mezheplerden birine uyan
Para sadece mutluluk verecek başka bir şey olmadığı zaman mutluluk verebilir. Yeterli gelirin ötesinde insanın ruhu söz konusu olunca hiçbir şey gerçek tatmin veremez.
...benden kumruvari cıvıldaşmaları da beklemeyin. Bugün iyi terbiye görmüş bir kadın, aile reisi olan kocasına karşı ciddiyetini takınıp büyüklüğünü kabul eder. Bu sanayi çağında romantik duygulanmalara yer yok küçük hanım, yani JeanJacque RoıısseaM'ların zamanı geçti. Söz misali, kocanız işten yorgun, aç gelip, "Midem ezildi; bir kadehçik votka ile bir parça tuzlu ringa falan yok mu, şekerim?" dedi mi, bunların hepsini önceden hazır bulmalı. Kocanız bunları atıştırırken sizi pohpohlamasını beklememelisiniz. Arkasından, yüzünüze bakmadan: "Aman yavrum, yemeğimizi geciktirme, erken yatacağım; yorgunum..." deyip gazetesine dalarsa hoş görmelisiniz. Belki haftada bir, âdet yerini bulsun diye ya öper ya öpmez sizi... Evet, bizde böyledir küçük hanım. Söz açılmışken bunu şimdiden söylemeyi uygun buldum... Aslında, beni bu işe karıştırmakla büyük hata ettiniz; şımarıklıktan başka bir şey değil bu yaptığınız! Yok iyi kalpliymişim, uğrunuzda cefa çekip sizi seven sevgilinizmişim filan... Her şeyden önce, ben size göre değilim küçük hanım. Bildiğiniz gibi kompliman yapmasını
beceremem, bayanların bayıldıkları incir çekirdeği doldurmayan tatlı lafları bilmem, çapkınları hoş görmem. Yalana ne gerek var — çehreden yana da pek talihli değilim... Görüyorsunuz, her şeyi olduğu gibi açık açık söylüyorum.