Hastalık, yaşlılık ve ölümü hiç görmemiş ve onların ne olduğunu bilmeyen genç, mutlu prens Sakya-Muni, bir gezinti sırasında görünüşü perişan, dişleri dökülmüş, salyaları akan bir ihtiyara rastlar. O zamana kadar ihtiyarlığın ne olduğunu bilmeyen prens, şaşkınlık içinde arabacısına bunun ne olduğunu, adamın nasıl olup da bu acınası ve itici hale
Ne de olsa intihar eden biri, önce kendini, sonra başkalarını düşünmek durumundaydı.
Reklam
İnsanların hemen ekserisi yalnız kendilerini düşünürler. Dünyadaki bütün felaketlerin, uygunsuzlukların, bayağılıkların sebebi işte bu her şeyden evvel kendini düşünmek illetidir. İlk bakışta insana bir kurnazlık ve akıllılık gibi görünen bu hal hakikatte aptallıktır. Çünkü dünyada bir insanın başka bir insanın yardım ve alakasına muhtaç olmadan yaşaması mümkün olamayacağına,hatta en kötü hayvanlarda bile birbirlerine yardım hissi mevcut bulunduğuna göre, sadece kendini düşünmek ve başkalarının da böyle yapmasını istemek kendi kendisinin kuyusunu kazmaktır. İnsan başkalarını yardım ettiği, başkalarını sevdiği kadar yükselir. Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek. Başka bir insanı bahtiyar edebilmek, kendini bahtiyar edebilmekten daha güç fakat daha insancadır. Bugün böyle düşünenlere saf, hatta enayi derler. Fakat ne derlerse desinler, biz kalbimizin ve kafamızın doğru bulduğu şeyleri etrafın ne dediğine bakmadan yapmalıyız. Hayatta en büyük vazife ve saadet olarak şunu almak lazımdır: bize yakın ve uzak bütün insanlara yardım etmek,bütün insanların iyiliğine çalışmak...
“Kendi kafandan çıkamıyorken başka biriyle olmak, Başkalarını düşünmek, epeyce zordur.”
Kur'an'ın ulvi mesajları, insanı, alan varoluş konumundan, veren varoluş konumuna geçmeye teşvik eder. Ontolojik yükselmenin bir başka yolu yoktur. Bir "üst kata" çıkmanın temel şartı vermektir. Bu konuyla ilgili olarak, Kur'an'da "infak" ve "isar" kelimeleri geçer. İnfak, sahip olduklarından, canını yakacak oranda, bunları elden çıkarmak son derece zor gelse bile, ihtiyaç sahiplerine vermek; isar ise başkalarını kendinden çok düşünmek demektir. Ancak bu tarz bir altruist hayat tarzı benimsendiğinde Enfal Sûresi 24. ayeti kerimesinde açıklanan gerçek hayata kavuşulmuş olur.
56 syf.
8/10 puan verdi
Bazen düşünüyorum da aslında etrafımızdaki herkes bizim için bir öğretmen; örneğin 2 yaşımdaki oğlum ona kitap okumamı isterken aslında sadece onunla güzel vakit geçirmemi sağlamıyor, onunla birlikte öğrenmemi, gelişmemi destekliyor. Bakalım miniğimizin Küçük Kara Balık’ından neler öğrenmişiz? Kendi hayatımızı yaşarken ne kadar sorguluyoruz, yeniliklere ne kadar açığız, cesaretimiz var mı farklılıklar denemeye yoksa sadece deneyimlediklerimizi sonunu bildiklerimizi mi yaşamalıyız gönül rahatlığı ile… Aslında başkalarının hayatlarından da sorumlu olduğumuzu düşünüyor muyuz? Her davranışımız, hareketimiz başkalarını da etkiliyor; birilerine ya da bir şeylere sebep - sonuç, örnek - ibret olduğumuzu anlayabiliyor muyuz? Peki sadece düşünmek yetiyor mu, icraata geçebiliyor muyuz en azından elimizden geldiği kadarı ile? Tabii ki benim küçük balığım şimdilik masal olarak dinledi ama kütüphanesindeki anlamlar diyarına bir tane daha eklemiş olduk. İyi okumalar dilerim.
Küçük Kara Balık
Küçük Kara BalıkSamed Behrengi · Can Yayınları · 202331,2bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.