121 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Zaman üzerine biraz mistik, biraz fantastik. Kitaptaki karakterlerin yaşadığı efsunlu şeylerden sonra durup zaman hakkında düşünüyorsunuz. Farklı boyutlara yolculuk, zamansızlık, yersizlik, kimsesizlik, zaman dilimlerinde sıçramalar. Belki de bu sıçramaları yaşıyoruz ve farkında değiliz. Süreklilik ihtiyacından azade ilerliyor hikaye. Kendini kendi olduğuna ispat etmeye çalışan da, düşte farklı evrenlere yolculuk eden de var. Peki ya düş mü gerçek, gerçek sandığımız mı düş? Geçtan sarı rengini seçmiş. Doğu felsefesinde güneşin, doğumun, yeni başlangıçların rengini bu kitapta ölümle özdeşleşmiş görüyoruz. Zamanı kutsallığından arındırıp çizgiselliğe mahkum eden algımıza; geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki kati hiyerarşiye bir başkaldırı. Evren sonsuz bir akıştaysa, zaman neden çizgisel olsun? Yaşam-ölüm, başlangıç-bitiş, varlık-yokluk zıtlıklarında bir o tarafta bir bu tarafta romandaki kahramanlar. Çok evren teorisine selam yollayan bu kitabı sevdim.
Bir Günlük Yerim Kaldı İster misiniz?
Bir Günlük Yerim Kaldı İster misiniz?Engin Geçtan · Metis Yayınları · 2010373 okunma
724 syf.
10/10 puan verdi
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar'ı Berna Moran, " hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak niteler. Moran'a göre "Oğuz Atay'ın mizah gücü, duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, yapıttaki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır." Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay "saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar." Tutunamayanlar, 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazanmıştı.
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,3bin okunma
Reklam
"Proleterlerin korkulacak bir yanı yoktur. Kaderlerine terk edilmiş olan proleterler, yalnızca başkaldırı dürtüsünden yoksun olarak değil, aynı zamanda dünyanın daha farklı olabileceğini kavrama gücünden de yoksun bir biçimde kuşaklar ve yüzyıllar boyunca çalışacak, üreyecek ve öleceklerdir."
Sayfa 227Kitabı okudu
224 syf.
5/10 puan verdi
·
45 günde okudu
Ursula Le Guin bilimkurgu ve fantazi edebiyatında sesini fazlasıyla duyurmuş, yüzyılın yazarları arasında yerini almış önemli bir yazardır. İlkokuldan beri fantastik film ve kitap delisi olan ben için ise Ursula ile tanışmam üniversiteyi buldu. Tanışma kitabım, 6 kitaptan oluşan fantastik bir seri olan Yerdeniz'in ilk kitabı Yerdeniz Büyücüsü ile oldu. Çok severek ve sabırsızca okuyup bitirmiştim. Şimdi sizinle kitabın içeriğini, ilgimi çekmeyi başaran arka kapaktaki açıklamasını aynen yazarak paylaşmak istiyorum; "Le Guin’in kendi için yarattığı bir Doğu Avrupa ülkesi olan Orsinya’da geçen ve yaklaşık sekiz yüz yıllık bir tarihten kesitler sunan Orsinya Öyküleri, yazarın kelime işçiliğinin ve karakter yaratımının başarısını gözler önüne sermekle kalmayıp modern edebiyattaki en sıradışı başkaldırı, devrim, şiddet ve aşk öykülerini de bir araya getiriyor." Bu açıklamayı gördüğümde Orsinya Öyküleri'ni de Yerdeniz gibi aynı beklenti içinde okumaya başladım fakat dili ve hikayelerin gidişatı bir-iki hikaye dışında bana biraz zorlama geldi ve yine bir-iki hikaye dışında konuları beni kitaba çok bağlayamadı sanırım ki zor okudum. Daha önce Ursula Le Guin okumayanlar ve/veya fantastik dünyalara dair ilgisi/aşinalığı olmayanlar için rehber bir başlangıç kitabı olmamalı diye düşünüyorum. Ayrıca bu kitap sakin bir mekanda okunmalı. İşte, otobüste, durakta vs okunmuyor bence. İyi ki ilk kitabım Orsinya Öyküleri olmamış, yoksa sonrasında yazara başka kitabı için şans verir miydim bilmiyorum.
Orsinya Öyküleri
Orsinya ÖyküleriUrsula K. Le Guin · İthaki Yayınları · 2018183 okunma
Edebiyat insanoğlunun düşlerinin, kendi içinde gerçekliğe bir başkaldırı olan düşlerin dışavurumudur.
Hayat
Bana göre, hayat bir dizi rastlantı ve bizim o rastlantılarla birlikte nasıl varolduğumuz ya da olmadığımız. Önce günaydın, sonra biraz haz, biraz acı, biraz aşk, biraz hayal kırıklığı, biraz sıcaklık, biraz yalnızlık, biraz boyun eğme, biraz başkaldırı ve ardından iyi geceler. Düş gücü ve tutkuları engellenmişler için ise hayat, çocukken oynadığımız oyunların büyüyünce izin verilmeyen oyunsuzluğu. Bence hayat, burada saydıklarımla ve satmadıklarımla , tartışılması gerekmeyecek kadar sıradan ve yalın.
Reklam
Varoluşçu felsefe bir kaşı çıkış, başkaldırı ve isyan felsefesidir. Karşı çıktığı ya da başkaldırdığı geleneksel felsefenin metafiziksel varlık, epistemoloji ve etik anlayışlarıdır.
Ben anarşistsem bile bu otoriteye başkaldıran faal ve insancıl bir anarşizm değil. Bu bildiğin pesimizm ve nihilizmin doğal sonucu olan karamsar bir anarşizm. Haksızlığa ve baskıya karşı direniş ve başkaldırı yok burada. Böyle bir kaygı kesinlikle yok. İnsanlardan hoşlanmadığım için otoriteden de hoşlanmıyorum doğal olarak. Ama zayıflardan ve ezilenlerden de nefret ediyorum. Öylesine bir anarşizm.
"Evet, acının da bir kösnüsü vardır;tıpkı tapınmanın, hatta aşağılanmanın kösnüsü gibi. Başkaldıran meleklerin tapınma ve alçakgönülülük tukularını, kendini beğenmişlik ve başkaldırı tutkusuna dönüştürmeleri için bunca az şey yettiğine göre, insan denen varlıktan ne bekleyebiliriz?"
Sayfa 100Kitabı okudu
Hırsızların-ahlaksızların terörist yönetiminde somutlanan kleptokrasi* egemenliği; kapitalizmin sevgisiz, kavgasız, depolitize insanlarını çoğaltır. Türk(iye) toplumunda varoluşun tek ölçütünün, pragmatik-bencillikte somutlanması da bundandır. Yani "başkalaştırılan" Türk(iye) insanı, sıradan nefretlerin tapınmaların labirentlerine dalmış ve kimlik(sizlik) krizi dişlilerinde öğütülmektedir. "Başkalaşım" çürümedir; sosyalizm ise, çürümenin devrimci örgütlenmesinin köktenci değişimi ve başkaldırı alternatifidir. Sosyalizmi, sosyalistler uydurmadı; onu doğuran, kapitalist barbarlıktır. Başkaldırı, her türlü yanılsama ve manipülasyona karşın insan(lık)ın gündem maddesidir. Çünkü Prometheus, Spartaküs, Şeyh Bedrettin, Pir Sultan, Tupac Amaru, Emiliano Zapata, Jose Marti, Mustafa Suphi, Marx, Rosa, Lenin, Sandino, Seyit Rıza, Che, Deniz, İbo, Mahir yaşamaktadır hala; hem de, "Vurun ulan,/ Vurun,/ Ben kolay ölmem./ Ocakta küllenmiş közüm,/ karnımda sözüm var" kararlılığıyla… *Kleptokrasi: Politik yozlaşmaların hlikim olduğu devlet düzeni demektir. Kelimenin etimolojik kökeni eski Yunanca'daki "Klept" ve "Kleptein"
Sayfa 225 - Öteki Yayınevi
Reklam
Özgürlük Nedir?
Hepimiz için erkek ve kadın kimliklerimizin zenginleştirilmesi özgürlüğe götüren önemli bir adım. Bana insan gözüyle bak, cinsel bir obje olarak değil çağrısı mevcut düzene bir başkaldırı çağrısıdır.
Sayfa 102Kitabı okudu
1.500 öğeden 12,7bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.