Adalete Bakış
Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız ,günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp yemesi sizi mutlu ederdi.Aynı hikayeyi ceylanı takip ederek başlasaydınız ve ceylanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız,günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı.Yani başlangıç noktasını farklı seçersen aynı olay kişide iki farklı yargı oluşturabilir.Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu, hangi hikayeyi nekadar süreyle takip ettiğine bağlıdır. A GLANCE AT JUSTİCE If you follow and observe a lion all day long and witness its struggle to survive, at the end of the day, it will make you happy to see it catch and eat a gazel. If you start the story by following and observing a gazel and witness its struggle to survive, at the end of the day, it will make you furious to see it being eaten by a lion. In other words, if you choose the starting point different, the same occasion will create two different judgements inside a person. So, the justice sensation inside a person depends on which story he/she follows and how long he /she follows it. (Serdal Özdemir)
Sayfa 252
Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız ,günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp yemesi sizi mutlu ederdi.Aynı hikayeyi ceylanı takip ederek başlasaydınız ve ceylanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı.Yani başlangıç noktasını farklı seçersen aynı olay kişide iki farklı yargı oluşturabilir. Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu, hangi hikayeyi ne kadar süreyle takip ettiğine bağlıdır.
Reklam
"Tanrısal bir başlangıç noktası verilse bile, kişi mutlak olanı düşünür ve rastlantısal olanla oyalanmayıp insanın eğilimi ve sistemin sırrı gibi görünen yarım yamalak hakikatleri anlamanın peşine düşmekten bütün kalbiyle vazgeçerse, bu ilişki bir insanla diğeri arasındaki hakiki ilişki olarak kalır." Doğurmak Tanrı'ya mahsustur. -Søren Kierkegaard, Felsefe Parçaları Ya Da Bir Parça Felsefe s.2]
Sayfa 2 - Türkiye iş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İçindeki adalet duygusu
Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp yemesi sizi mutlu ederdi. Aynı hikayeyi ceylanı takip ederek başlasaydınız ve ceylanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı. Dolayısıyla başlangıç noktasının farklı seçilmesi, aynı olayda iki farklı yargı oluşturabilir. Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu, hangi hikayeyi ne kadar süreyle takip ettiğine bağlıdır.
Sizce?
“Güzel ya da yakışıklı olmak başlangıç için önemlidir. Ardından başka meziyetler de gelir ama güzel ya da yakışıklı olmak, hep elde var birdir…”
Bu paragrafı çerçeveletip asmak istiyorum. Uzun ama okuyun lütfen.
Bir evliliğin başlaması için pek çok iyi ya da kötü neden olabilir. Ama hiçbiri, tecavüz kadar tuhaf bir başlangıç yaratamaz. Hele kız çocuğunun genital bölgesini, mikroplardan korumak işlevinde olan bir zarın kaybının, bir insanın yaşamını değiştirmesi kadar akıl dışı bir şeye zor rastlanır. Bu, evine girerken camı kıran hırsıza evin tapusunu vermek ve gönüllü hizmetçisi olmayı teklif etmek kadar mantığın iflasına işaret eder. Evlilik öncesi taraflar birbirini araştırır ve kötü bir özellik gördüğünde de bu evlilikten vazgeçer. Peki birinin tecavüzcü olduğunu bile bile evlenmenin amacı nedir? Bir barbarın tecavüzlerine evlilik içinde rahat rahat devam etmesi mi? Diyelim ki şişmiş gözleri mosmor bir kadına soruyorsunuz: "Peki, neden seçtin kocanı?" O da şöyle bir cevap veriyor: "Çünkü o, bir tecavüzcü." Eğer bu söz saçmaysa, kızları tecavüzcüleri ile evlendirme anlayışı da bir o kadar saçma ve ahlaksızca. Bir zar değil ki kadın, bir birey ve değerini altı üstü bir zar belirleyemez. Öyle olsaydı, soğan kat kat zarlarıyla en değerli şey olurdu.
Sayfa 179Kitabı okudu
Reklam
Hayatım bir felaketti fakat kitaplar hala vardı. Bir sürü kitap. Bir sığınak. Bir teselli. Her biri yeni bir başlangıç ihtimali sunuyordu.
Seni az tanıyorum…Az… Sen de farkettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime var ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi… Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir.
Sayfa 349Kitabı okudu
Yeni başlayanların zihninde pek çok olasılık vardır, ancak uzmanlarınkinde çok az olasılık vardır. ¢---⋆ -In the beginner's mind there are many possibilities, but in the expert's there are few.
Zaman Çarkı döner, Çağlar gelir ve geçer, efsaneleşen anılar bırakır. Efsaneler solarak mit olur ve onları doğuran Çağ yeniden geldiğinde mitler bile unutulur. Bir Çağ’da, kimilerine göre Üçüncü Çağ’da, henüz gelmemiş, çoktan geçip gitmiş bir Çağ’da, Puslu Dağlar’da bir rüzgar yükseldi. Rüzgar başlangıç değildi. Zaman Çarkı dönerken ne başlangıçlar, ne de bitişler vardır. Ama bir başlangıçtı.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.